İlk defa İngiliz J.Michell, 1783 de, bir makalesinde,
yeterince kütleli,
yoğun bir
yıldızın,
ışığın dahi kaçamayacağı,
çekim alanından söz etmişti.
Yıldız yüzeyinden çıkan
ışığın,
yıldızın kütlesel çekimiyle, geri döneceğini ileri sürmüştü. Bu yoğunlukta, çok sayıda
yıldız bulunacağını da söylemişti. Birkaç yıl sonra, Fransız bilimci Laplace da, bu görüşe benzer bir tezi, ileri sürmüştü. Böylece bu iki bilim adamı,
uzayda,
madde için bir
tuzak olacağını öngörmüşlerdi.1938 de Neils Bohr ile
Nükleer füzyonun kuramını geliştiren, Amerikalı J.Wheeler, 1969 da, ilk defa
karadelik kavramını ortaya atmıştır. J. Wheeler, aynı zamanda meşhur fizikçi Richard Feyman'ın da hocasıdır.
Bu
karadelik kavramı, böylece
bilim kurgu alanına girmeye başlamıştır.
Bilim kurgu ise, bu alandaki bilimsel araştırmaların, gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
GALAKSİLERİN VE YILDIZLARIN OLUŞUMU
Galaksilerin ve
yıldızların oluşumu,
'aynı esasa' dayanır.
Sonsuza yakın sıcaklıkta,
sonsuza yakın yoğunlukta,
sıfır boyutlu ve sıfır hacimli bir '
nur noktası'nın
patlamasıyla (Büyük Patlama), ortaya çıkan
temel parçacıklar, büyük patlamadan 100 sn sonra, bir
proton ve bir
nötron içeren
döteryum(ağır hidrojen) atomunun çekirdeğini oluşturacaktır.
Döteryum çekirdekleri de, başka
proton ve
nötronlarla birleşerek, iki
proton ve iki
nötron dan oluşan,
helyum çekirdeklerini meydana getirecektir.
"Büyük Patlama"dan birkaç saat sonra,
helyum ve diğer elementlerin oluşumu, duracaktır. Bundan sonraki bir milyon senede, evren
genişlemeyi sürdürürken,
sıcaklık giderek birkaç bin dereceye düşecek.
Elektronlarla, çekirdekler birleşerek
atomları oluşturacaktır. İşte bu aşamadan sonra,
atomların meydana getirdiği
gaz bulutlarının, çökmeye başlamasıyla,
galaksiler ve
yıldızlar, ortaya çıkacaktır. Bu
gaz kümelerinin
yoğun bölgelerinde,
kütlesel çekimin etkisiyle
çöküş başlayacak, bu da
burkulmayı-dönmeyi doğuracaktır. Zaman ilerledikçe, galaksilerdeki
hidrojen ve
helyum gazları,
kendi kütlelerinin çekimi altında
çöken,
küçük bulutlara dönüşecektir.
Bulutlar büzüldükçe,
atomlar çarpıştıkça,
gazın sıcaklığı artacak ve giderek
çekirdek kaynaşması reaksiyonu ortaya çıkacaktır.
"Kaymak Deneyi"
Bu olayı, bir misalle açıklayalım: Anadolu da, kaymaktan
yağ elde etmek için, bir kazan içindeki
kaymak, bir kepçeyle, kendi ekseni etrafında döndürülür. Kepçenin kendi ekseni etrafında döndürülmesi,
kaymağın, sürekli
dönmesini sağlar.
Yağ molekülleri, çarpışarak, merkezde ve merkezin çevresinde
topaklanır.
Topaklanan yağ kütleleri, merkezden çevreye doğru küçülür. Merkezdeki en büyük kütleli
yağ topağı, kendi etrafında
dönerken, çevredekiler,
merkezin etrafında
dönerler. Giderek, merkezdeki
yağ kütlesi, çevredeki
yağ kümelerini, kendisine yapıştırarak büyür. Anadolu insanı,
kaymaktan
yağı iki şekilde elde eder: Ya yayıkla, kaymağı çalkalayarak, ya da yukarıdaki şekilde elde eder. Bu '
kaymak deneyi', bize,
galaksilerin,
yıldızların veya
Güneş Sistemi'nin
ilk evresini, en güzel bir şekilde açıklamaktadır.
Yıldızların Doğumu Ve ÖlümüMademki
karadelik, bir
yıldızın ölümüyle ortaya çıkıyor. O halde bir
yıldızın,
doğumuna ve
ışıyarak hayata gözlerini açmasına, yakından bakalım.
Kütlesel çekimin etkisiyle, kendi üstüne
çöken ve
dönen, hidrojen gazı kümesindeki
atomlar, 'kaymak deneyi'nde olduğu gibi, gittikçe daha sık ve daha hızlı bir şekilde, biri birine çarpar ve böylece
gaz ısınır. Sonunda
gaz, o derece
sıcak olur ki;
hidrojen atomları, çarpışınca sıçrayacakları yerde,
kaynaşarak,
helyum atomlarını oluştururlar.
Patlayan bir
hidrojen bombasına benzer bir
reaksiyon ısısı, yıldıza,
parlaklığını verir.
Yıldız, ışımaya başlar. Artan
ısı,
gazın basıncını artırarak,
yıldızın merkezine yönelik,
kütlesel çekim kuvvetini dengeler.
Çökme durur ve
yıldız, bu
kararlı durumda, çok uzun süre kalır. Ancak zamanla
yıldız,
hidrojen yakıtını bitirerek, gerekli
ısı enerjisini sağlayamadığı için,
soğumaya ve
büzüşmeye başlar. İşte o zaman,
yıldızı bekleyen akıbetlerden biriside,
karadelik olmaktır.
Yıldız, ne denli büyük kütleli ise, o derecede
yakıtını çabuk bitirir.
Kütlesel çekimi dengelemek için, daha çok
ısıya ihtiyaç duyar ve böylece
yakıtını, çok çabuk bitirir. Kısacası,
yıldız ne kadar
büyük kütleli ise, o denlide
ömrü kısa olur.
YILDIZLARIN EVRELERİ VE KARADELİK
Kırmızı DevGüneş'e benzeyen
yıldızlar, parlaklıklarında büyük bir artış göstererek,
ölmeye mahkûmdurlar.
Yıldızın
çekirdeğinde
hidrojen kalmadığında,
nükleer yakıtı da, geçici olarak
tükenmiş demektir. Çekirdekteki
nükleer reaksiyonlar, dursa da,
çekirdek çevresindeki bir
kabukta,
hidrojen yanması devam eder. Bu arada,
hidrojen yakan kabuğun, sıcaklığı artar. Bu nedenle de,
helyum üretimi, hızlanarak sürer.
Kabuğun fazla
ısınması nedeniyle,
yıldızın zarfı, genişlemeye başlar. Yarıçapı, 100 kat artan
yıldız, bir
kırmızı dev haline gelir.
Zarf genişlerken, aynı zamanda
soğur.
Yıldızın, dış katmanlarını oluşturan
gazlardaki bu
soğuma,
ışıma gücü denen bir özellikle açıklanır.
Zarf soğurken
, yıldızın
kütlesinin, yüzde onunu oluşturan
helyum çekirdeği,
büzülür ve ısınır.
Sıcaklık, on kat artarak, yaklaşık 100 milyon derece Kelvin'i bulunca,
helyum ateşlenir. Üç
helyum çekirdeği, kaynaşarak bir
karbon çekirdeğine dönüşür ve
füzyon enerjisi açığa çıkar.
Kırmızı Süper Dev
Hidrojen yakan kabuk, sonunda yakıtını bitirerek, zayıfladığında,
yıldız büzülür ve
mavileşir.
Çekirdek, tümüyle
karbona dönüşmüştür.
Karbon çekirdeğin dışındaki
helyum,
füzyon reaksiyonlarını başlatacak kadar
ısınmıştır.
Helyum, şiddetli bir şekilde yanarak, en dış kabukta,
hidrojen yanmasını başlatır. Yanmakta olan her iki kabuktan yayılan
ısı,
kırmızı dev yıldızın daha fazla
şişmesini sağlar.
Yıldız,
ışıma gücü, 1000
Güneş'e eşit olan, bir
kırmızı süper deve dönüşür.
Beyaz Cüce
Bu aşamadan sonra,
karbon çekirdeğinin sıcaklığı, yükselerek,
karbon füzyonuyla
enerji üretmeye başlar. O kadar çok enerji açığa çıkar ki,
yıldız, kararsız hale gelir ve dış katmanlarını, uzaya fırlatır. Sonunda,
yıldızın kütlesinin, yüzde onunu oluşturan ve
iyonlaşmış gaz kabukla çevrili,
karbon bir çekirdek kalır. Böylece
yıldız,
süper dev bir
gezegenimsi bulutsu haline gelmiştir.
Gezegenimsi bulutsunun, merkezindeki
yıldız, bir
beyaz cücedir. Bir
beyaz cücede,
atomlar, biri birinin içine girecek kadar sıkıştırıldığından,
basınç, bir araya gelip sıkışan
elektronlar tarafından oluşturulur. Bir
beyaz cüceyi,
kütle çekim kuvveti, karşısında
çökmekten alıkoyan, bu
yozlaşmış elektronların basıncıdır.
Beyaz cücenin, sahip olacağı
en büyük kütle, Chandrasekhar kütlesi olarak bilinen, 1,4Mg (güneş kütlesi)dir. Bundan daha büyük kütleli, bir
yıldızın
çökmesini,
yozlaşmış elektron basıncı engelleyemez. Her
kızıl devin çekirdeğinde, bir
beyaz cüce vardır. Ve bu
çekirdek, sürekli olarak,
yıldızın maddesini azaltır. Sonunda
kızıl dev, bu
asalak
çekirdeği tarafından tüketilir. Yaklaşık olarak,
Dünya büyüklüğünde, gerçek
beyaz cüce, tek başına ortaya çıkar.
Siyah Cüce
Parlayan bir
beyaz cücede, daha ileri düzeyde,
nükleer reaksiyonun başlaması, mümkün değildir. Yaklaşık 10 milyar yılda, bütün enerjisini uzaya fırlatan
beyaz cüce, bir
siyah cüceye dönüşür. Bu ise, yaklaşık
yerküre boyutlarında bir
yıldız olup,
sıcaklığı ve
ışıma gücü çok azdır.
Gökyüzünde, çok sayıda
beyaz cüce gözlenebilir. Beklide
Samanyolu galaksimizdeki parlak yıldızların, yüzde onu
beyaz cücedir.
Beyaz cüceler, tek başlarına öylesine
yoğun yıldızlardır ki;
beyaz cüceyi oluşturan maddeyle doldurulmuş bir
pingpong topu, birkaç yüz ton ağırlığındadır. Bu çeşit gök cisimleri,
karanlık madde hüviyetindedir.
Güneş Beyaz Cüce Olacak
Güneş'in birkaç milyar yıl sonra, yakıtı bittiğinde,
kırmızı dev haline geleceği, tahmin edilmektedir. Böylece,
Merkür ve
Venüs gezegenlerini içine alacak şekilde
şişecek ve daha sonra
katmanlarını, uzaya fırlatacak. Sıkışıp ısınan
Güneş merkezi, bir
beyaz cüce olacaktır.
Yıldızların hepsi,
Güneşin kaderini paylaşmaz. Bazılarının akıbeti,
Chandrasekhar limiti olarak bilinen ve
beyaz cüce kütlesinin, en üst
sınırı olan bu
limite bağlıdır. Bir Hintli bilim adamından ismini alan, bu
limit değeri; 1.4Mg(güneş kütlesi) dir. Sonuç olarak, kütlesi,
Güneş kütlesinin 1,4 katından daha az olan bir
yıldız, büzülmeyi durdurup,
beyaz cüce haline gelecektir.
Çekirdeğin kütlesi, 1.4Mg yi aştığı zaman,
yozlaşmış elektron basıncı, çökmeyi önleyemez.
Çekirdek,
çöker ve
atomların ötesinde,
atom çekirdeklerinin sıkıştırıldığı, çok daha
yoğun bir durum ortaya çıkar ki, bu
nötron yıldızıdır
.
Nötron Yıldızı
Büyük kütleli
yıldızlar, galaksinin ana kolu üzerinde, kısmen az zaman geçirirler. Büyük kütleli
yıldızların evrimleri, oldukça
hızlıdır.
Kırmızı dev ve
süper kırmızı dev aşamalarından, daha çabuk geçerler. Bu
yıldızların
çekirdek kütlesi, 1,4Mg(güneş kütlesi) den daha fazla olduğundan, artık
yozlaşmış elektron basıncı da,
çökmeyi önleyemez.
Çekirdeğin çöktüğü,
atom çekirdeklerinin sıkıştırıldığı ve maddenin çok daha
yoğun olduğu, bir aşamaya gelir. Bu durumda
protonlar,
elektron yakalayarak
nötronlara dönüşürler. Şiddetli
nükleer tepkimeler sonucunda, korkunç miktarda
enerji açığa çıkar. Bu ise, maddeyle çok zayıf bir şekilde etkileşen,
karşı nötrinolar biçiminde,
yıldızdan enerji kaçışı demektir. Sonunda, yalnızca
nötronlardan meydana gelen, dev bir
atom çekirdeği oluşur.
Nötron yıldızı, çekirdek yoğunluğuna kadar sıkıştırılmış olan,
yozlaşmış nötron basıncı tarafından, daha fazla çökmesi önlenen,
bir gaz küresidir.
Yozlaşmış nötron basıncı, nötronların, biri birine değecek kadar sıkışmasından dolayı, ortaya çıkan bir
basınçtır.
Ortaya çıkan
nötron yıldızının yarıçapı, yaklaşık 1km ve
yoğunluğu da, yaklaşık olarak,
1cm³ de 1 milyar tondur. Başka bir ifadeyle, yine bir
pingpong topunun içi,
nötron yıldızının maddesiyle doldurulacak olsaydı, bu top,
Mars'ın uydusu
Deimos kadar ağır olurdu. Böyle bir
nötron yıldızı, yarıçapı 10km olan bir
atom çekirdeğidir.
Bir
nötron yıldızı,
karadelik değildir.
Karadeliğe giden yolda, bir istasyon, bir durak noktasıdır.
Süpernova Ve Nötrinolar
Yıldız çekirdeğinin çökmesi, kırmızı
süper dev evresindeki
yıldızın, dış katmanlarını, büyük bir hızla dışarıya fırlatan, bir şok dalgası oluşturur. Bu bir
süpernovadır.
Süpernovalar, çok verimli
nötrino kaynaklarıdır. Tersine
nötrinolar, bir
nötron yıldızının oluştuğunun açık kanıtlarıdırlar.
Süpernova patlamasındaki enerjinin, %99 u,
nötrinolar ve
karşı nötrinolar biçiminde yayınlanır.
Pulsarlar Ve Atom Saatleri
1967 yılında, gökyüzünde,
düzenli radyo dalgası yayınlayan
nesneler, fark edilmiştir. Araştırmacılar önce,
yıldız kümesindeki bir yabancı uygarlıklarla karşılaştıklarını sanmışlar! Ancak, daha sonra görülmüştür ki, bu düzenli
radyo dalgaları,
pulsarlar dan gelmektedir.
Pulsar adı verilen bu nesneler, gerçekte,
manyetik alanlar ve
radyo dalgaları yayınlayan,
nötron yıldızlarıdır
. Kendi etrafında
dönen nötron yıldızları, bir
radyo ışınımı yayarlar ve bunlar
pulsarlardır.
Pulsar olarak adlandırılan bu gök cisimleri, bir
atom çekirdeğindeki gibi, tümüyle
nötronlardan oluşan ve bir fincan kadarı, tonlarca ağırlıkta olan,
çökmüş bir
yıldızdır.
Bilinen en hızlı
pulsarların periyotları, milisaniye mertebesindedir. Periyotları, o denli düzgündür ki, insanoğlunun yaptığı, en duyarlı
zaman ölçme araçlarından, daha da
hassastır. Yeryüzündeki en iyi
atom saatleri ile yarışırlar.
Pulsarlar, dönmekte olan
mıknatıslara benzerler. Zamanla
elektromanyetik ışıma sonucunda, enerji kaybettiklerinden, radyo frekanslarında bile görünmez olurlar.
Galaksimiz, uzun zaman önce ölmüş olan
pulsarlardan başka bir şey olmayan
nötron yıldızlarıyla doludur.
Nötron yıldızı, bu aşamada,
Chandrasekhar limitine benzer, yeni bir
sınırla, karşı karşıyadır. Böyle bir
yıldızın çekirdek(yürek ) kütlesi, 2.5Mg(güneş kütlesi) ni aştığı zaman, kendi kendisinin
ağırlığını taşıması imkânsızdır. Artık
karadelik sürecinin yolu açılmış demektir.
Kuasarlar
Evrende,
ışıma güçleri, en yüksek olan cisimler,
kuasarlardır. Spektrumlarının kırmızıya kayışına bakılacak olursa, tüm
galaksilerden, katbekat daha
parlak olan,
yıldızımsı gök cisimleridir.
Kuasarlar, muazzam ölçülerde
ışık yayan,
küçük gök cisimleridir. Mesela, 3 milyar ışık yılı uzaklığında bulunduğu tahmin edilen 3C273
Kuasar'ı, tek başına, 1 milyar
Gökada toplamı kadar
ışık yaymaktadır.
Kuasarların,
süper yoğun bir karadelik olduğu, düşünülmektedir.
Kuasarlar, genelde;
radyo,
kızılötesi,
x-ışını ve
gamma ışını kaynaklarıdır. Ancak,
x-ışını enerjisi, diğerlerinden daha fazladır.
Kuasarlar, genellikle,
çok uzak ışık kaynaklarıdır.
Kuasarların, 1963 de keşfi,
karadelikler üzerinde yapılan, kuramsal ve gözlemsel çalışmalarda, büyük gelişme sağlamıştır.
Bir
karadeliği aramanın bir yöntemi de;
görünmeyen,
yoğun,
büyük kütleli bir nesnenin yörüngesinde, dönen maddeleri araştırmaktır. Belki de,
galaksilerin ve
kuasarların merkezlerindeki
dev karadelikler, en önemli
karadelik çeşitleridir.
KARADELİKLER
Bir
nötron yıldızının, çekirdek(yürek)
kütlesi, 2.5Mg(güneş kütlesi)ni aşarsa,
yıldız, kendi
kütlesel çekimine karşı koyamayacaktır.
Yıldızın, fazla kilolarını atması için, ne
yakıtı, ne de
kütlesel çekime karşı koyacak
gücü olacaktır. Bu
Chandraskher sınırına benzer,
Landau-Oppenheimer-Volkov sınırı olan,
kritik bir kütledir. Bu
kritik kütleyi aşan
yıldız, kendi merkezine doğru,
çökmeyi ve
ezilmeyi sürdürecektir. Bu çöküşle beraber, çevreye uyguladığı
kütlesel çekim kuvveti artarken,
uzay -zaman eğriliğinin de, artmasını sağlar.
Yıldız büzüldükçe, yüzeyindeki
kütlesel çekim alanı güçlenir.
Yıldızdan kaçıp
kurtulma hızı da, gittikçe artar. Öyle ki sonunda,
ışığın dahi kaçamayacağı,
sınır hıza ulaşır. İşte bu,
karadelik dediğimiz
uzay-zaman eğriliğinin,
sonsuza yaklaşan bir bölgesidir.
Karadelikler,
maddenin, adeta
ezilerek, yok olduğu
görünmez noktalardır.
Karadelikden
ışık kaçamazsa,
fiziksel hiçbir şey kaçamaz.
Karadelikler,
yıldızların ölümünün bir sonucudur.
Bütün bu süreçlerde, '
genel göreceliğin kütlesel çekim yasası' ve '
özel göreceliğin bu fiziksel evrende, hiçbir şeyin ışıktan hızlı gidemeyeceği yasası' hâkimdir.
Genel görelik yasasına göre, kütlesi olan her cisim,
evreni (uzay-zamanı), eğip-bükmektedir.
Karadelikler, çok
büyük kütleli yıldızlar oldukları için,
uzay-zamanda, adeta
dipsiz bir kuyu oluşturmaktadırlar.
Karadelikler, büyük kütleli
yıldızların son durumları ve
karanlık maddenin, düşünülebilecek en
karanlık biçimleridir. Doğrudan gözlenmeleri, mümkün değildir.
Kendisinden,
ışık dahi
kaçamadığı için gözlenemezler. Adeta, bir kozmik
sansür vardır.
Karadelik civarında,
uzay-zamanda, öyle bir
bölge vardır ki, bu bölgedeki olaylardan,
ışık bile kaçamaz.
Karadelik, bir
tuzak yüzeydir. Bu yüzeyden içeriye, bir kez girerseniz, geriye dönüş yoktur.
Karadelikler,
uzaytozu parçacıklarından,
ışık fotonlarından,
dev yıldızlara kadar, karşılaştığı her şeyi yutan; adeta
dev kozmik bir süpürge, yahut
vakumlardır.
Dev Kütleli Karadelikler
Evren de en çok bulunan
karadelikler,
Güneşten yaklaşık 10 kat büyük
yıldızlardır.
Samanyolu merkezinde bulunan
karadelik, 2.6milyon
Güneş kütlesi büyüklüğündedir. Aynı şekilde,
Andromede gökadasının, merkezindeki
karadeliğin kütlesinin de, 10milyon
Güneş kütlesi olduğu, tahmin ediliyor. Bu
dev kütleli karadelikler,
gökada oluşurken,
gaz bulutlarının,
yoğun merkeze çökmesiyle, ortaya çıkar.
'Kaymak deneyi'nde olduğu gibi,
merkezde büyük kütleli
yıldızlar yer alır.
Gaz molekül bulutları, kendi yoğun merkezine
çökerken,
burkulma ve
dönme oluşturur. Bu
merkezi topak, merkez çevresinden çaldığı,
gaz ve
parçacıklarla daha da büyür. Ayrıca, '
her gökadanın merkezinde, büyük kütleli karadeliklerin var olduğu' düşünülmektedir. Bu durum, oldukça anlamlıdır. Hatta
Samanyolu galaksisinde, bir milyardan daha fazla,
karadelik olduğu sanılmaktadır.
Olay Ufku
Schwarzschild yarıçapı, karadeliğin kritik yarıçapını gösterir.
Schwarzschild yarıçapındaki üç boyutlu yüzeye,
karadeliğin olay ufku denir.
Olay ufku, kendisinden kaçılması mümkün olmayan, bir
uzay-zaman bölgesidir.
Karadeliği çevreleyen bir
zar gibidir. Kendini
olay ufkun da bulan herhangi bir cisim,
kaçamaz ve dış dünyayla iletişim kuramaz.
Olay ufku,
Karadelik den kaçmaya çabalayan
ışığın,
uzay-zamanda izlediği yoldur. Aynı hızla hareket eden
radyo dalgaları da,
olay ufkundan kaçamazlar.
Karadeliğin olay ufkunun yarıçapı,
kütlesiyle doğru orantılıdır.
Güneş kütlesi kadar kütleye sahip bir
karadelik için,
kritik yarıçap, yaklaşık 3km dir. Yaklaşık 10Mg (güneş kütlesi) kadar olan bir
yıldızın,
Schwarzschild yarıçapı ise, 30km civarındadır. Aynı şekilde,
Dünya'nın
karadeliğe dönüştüğünü varsayacak olursak,
olay ufku, 9mm den daha az olacaktır.
İki
karadelik çarpışır ve çekirdek kaynaşmasıyla, tek bir
karadelik oluşursa; bu
karadeliğin olay ufkunun alanı, bu iki
karadeliğin, olay ufuklarının alanları toplamından daha büyüktür.
Karadeliğin kütlesindeki değişiklikle,
olay ufkunun alanı arasında, bir ilişki mevcuttur.
Karadelik tekilliği,
olay ufkunun tam merkezindedir. Adeta
olay ufkunun
merkezinde, bir
noktadır.
Karadelik Tekilliği
Roger Penrose ve Hawking, yaptıkları ortak çalışmalarda, '
genel görelik kuramı' na göre;
karadeliğin içinde,
sonsuza yakın yoğunlukta, bir '
tekillik ve
uzay zaman eğriliği' olduğu, ortaya kondu. Bir
karadeliğin merkezi,
uzay -zamanda, bir '
tekil nokta'dır. Bu, zamanın başlangıcındaki; '
büyük patlamaya' benzer. Ancak
karadeliğe düşen bir
madde ve
astronot için, zamanın
başlangıcı değil,
zamanın sonudur. Bu
karadelik tekilliğinde,
fizik yasalarını ve bu yasalara dayanarak, geleceği tahmin etmek imkânsızdır. Bu
tekillikte,
madde gibi,
zamanda
son bulmaktadır.
Olay ufkunun dışında bulunan bir kimseye, buradan ne
ışık ne de başka bir şey ulaşamayacaktır. Hiçbir
parçacık, hatta
fotonlar,
ışık ışımasını oluşturan parçacıkların kendileri de, bu
kütlesel çekime tabii olduklarından, dışarı
kaçamazlar. Ne
karadeliğin olay ufkuna giren bir
gök cismi veya
parçacık, nede
karadeliğe dönüşen
yıldıza ait parçacık, artık
karadeliği terk edemez. Burada,
karadelik sansürü hâkimdir. Karadelik kara değildir, ancak gözükmez.
Genel görelik denklemlerinin, bazı
çözümlerine göre,
astronot, tekillikten geçerek,
evrenin başka bir bölgesine ulaşabilir. Uzay gezileri için
karadelikler,
potansiyellere sahiptir. Aksi halde, diğer
yıldızlara ve
galaksilere ziyaretin pratik bir anlamı, yoktur.
Karadelik tünelleri, evrenin başka
köşelerine,
yolculuk yapmayı mümkün kılabilir. Bir
karadeliğin merkezi,
uzay-zamanda, bir '
tekil nokta'dır. Genel görelik teorisine göre, '
kurt deliği' adı verilen böyle
noktaların,
uzay-zamana bir
köprü-tünel olma olasılığı, söz konusudur. İnsanoğlu,
karadelikler ve
kurtdelikleri ile
erişilmez evrenlere ulaşabileceğini bekliyor. Kuramsal olarak, bu yolların,
kestirme yollar olduğu öngörülüyor.
Acaba
Dünyalılar; '
insan' yahut '
cin', karadelik tünellerini kullanarak, yolculuk yapabilirler mi? Bir
karadeliğin içine atlarsanız, parçacıklara ayrılırsınız. Acaba bu
parçacıklar, başka bir evrene veya bir köşesine
taşınarak, ortaya çıkmanız mümkün mü?
Nitekim
Kur'an da ki
Hızır meselesi,
geçmişe ve geleceğe yolculuk için ilginç bir örnektir. Aynı şekilde'
cinler'in,
'İkinci Sem'nın sınırlarına kadar,
yolculuk yaptıkları, burada, '
İkinci Sema'dan '
dinleme' yapmak isterken
kovuldukları, açık bir şekilde, ifade edilmektedir. '
Cinler'in '
İkinci Sema'nın sınırlarına
yaklaşmaları için, gidiş-geliş toplam süre; milyarlarca sene, yolculuk yapmaları gerekiyor. Bunun ise,
karadelikler olmadan başarılması, müimkün gözükmüyor.'
Cinler'in ne
hızları, nede
yaşam süreleri,
Ku'ran ifadeleriyle,
muhkem olan bu
yolculuğu yapmaya, yetmez. Ancak, yolculuk yaptıkları da
kesin.
Karadelikler,
uzay ve zamanda yolculuk için,
potansiyeller içermektedir. Ancak, genel görelik denklemlerinin
çözümleri, oldukça
kararsız gözükmektedir.
Karadelik sansürüne, hala büyük bir
umut bağlanmaktadır.
Çıplak tekillik,
geçmişe yolculuk için,
potansiyel bir kapı olarak, görülmektedir. Bilim-kurgu yazarlarına, çok cazip gelen bu
alan, gerçekte, oldukça
tehlikelidir. Böyle bir gücü elde eden bir
Dünyalının, neler yapabileceğini, tahmin etmek, güç değildir. Ancak böyle bir yol, şimdilik
kapalı gözükmektedir.
Gerçekte,
karadeliğe düşen
astronot, ayaklarından çekilerek, önce
iplik gibi uzayacaktır. Astronotun,
karadelikten kurtulması için,
ışıktan daha
hızlı hareket etmesi gerekir. Adeta
astronot, '
iplik',
karadelikte, '
iğnenin deliği' olmuştur. Sonuçta, birkaç saniye içerisinde,
paramparça olacaktır. Öyleki,
astronot, bu
tekillikte,
moleküllere; molekül,
atomlara ve atomlarda,
çekirdeklere parçalanacak. Hatta
çekirdekleri ve tüm
atom altı parçacıkları da,
parçalanacak ve
ezilecektir. Neredeyse
ezilmenin sonu yoktur.
Yıldızlar,
galaksiler ve
evreni bekleyen sonda budur. Sadece
madde değil,
uzay-zamanın kendiside, bu akıbetten kurtulamayacaktır. Bu
tekillikte,
bilgi de yok olmaktadır.'
Bilginin korunduğu' fizik prensibi gibi, diğer
fizik yasları da, burada işlememektedir.
Bir
karadeliğin içine atlarsanız, parçacıklara ayrılırsınız. Acaba bu
parçacıklar, başka bir
evrene veya bir köşesine
taşınarak, ortaya çıkmanız mümkün mü? Gerçek zamanda, bir
karadeliğe düşen astronotun, atom altı parçacıklarının
geçmiş tarihleri, bu
tekillikte yok olur. Ancak bu parçacıkların, '
sanal zaman'daki
tarihleri devam eder. Yani, başka bir evrende, '
sanal' olarak ortaya çıkabilirler mi? Elbette şimdilik,
karadelikler yoluyla,
uzayda yolculuk yapmak, pekte güvenli görünmüyor.
Dönen Karadelikler Karadelikler, kendi eksenleri etrafında
dönerler. Madde,
karadeliğin içinde,
sarmal(burgulu) bir yol izler.
Dönen karadelikler, çok daha yaygın olmakla beraber,
dönmeyen karadeliklerde vardır. Aynı şekilde
elektrik yükü olan, olmayan
karadeliklerden söz edebiliriz.
Karadelik oluşurken,
yıldızın kütlesi dönüyorsa, bu
dönme,
karadeliğe miras kalır.
1967 de, Werner İsrael,
dönmeyen karadeliklerin, çok basit yapıda olduğunu gösterdi.
Karadeliğin çapının,
kütlesine bağlı,
tam bir küre olduğu kanıtlandı. Roy Kerr ise,
dönen karadelikleri tanımlayan,
çözümler elde etti.
Büyüklükleri ve
biçimleri, sadece
kütlelerine ve
hızlarına bağlı olan
Kerr karadelikleri,
sabit bir hızla dönmekteydiler. Dönme hızı
sıfırsa,
karadelik tam bir
küre biçiminde olacaktı. Daha sonra, Carter, Hawking ve Robinson,
dönen karadelikler için,
Kerr çözümünü sağladılar.
Böylece
kütlesel çekimin yönettiği
çöküşün sonucunda,
karadelik, bir
dönme hareketi kazanır. Bu
karadeliğin büyüklüğü ve
biçimi,
çökerek onu oluşturan
yıldızın, kimyasal yapısına değil, sadece
kütlesine ve
dönme hızına bağlı olacaktır.
Karadelik,
çöken yıldızın, başka bir
özelliğini taşımaz. Yani, bunun anlamı,
yıldızın, yapısal özelliklerinin kaybolduğudur. Çöken
yıldızın, nasıl bir yıldız olduğu, önemli değildir.
Sonuç olarak
karadelik, yalnızca
kütle,
açısal moment ve
elektrik yükü özellikleriyle tanımlanan,
kararlı bir duruma geçer.
Karadeliğin bu son durumundan dolayı,
'karadeliğin saçı yoktur' önermesi, çok kullanılan bir deyim olmuştur. Bu şu demektir ki,
yıldızın kütlesel çöküşünde, çok miktarda
bilgi kaybından dolayı, karadelik '
kel' kalmıştır. Bu son durum,
yıldızın, madde ve
anti madde yapılı
, küresel veya
düzensiz şekilli olmasından
bağımsızdır. Sonuçta
karadelikler, çok çeşitli
yıldız yapılarının
çöküşünden, ortaya çıkmış olabilir.
Karadelik Radyasyonu
1974 de Hawking, '
karadelik ışıması'nı öngördü. Buna, '
Hawking radyasyonu' da denir.
Karadelik, dışarıya
ışık kaçırmıyordu, ancak
radyasyon yayıyordu. Penros'un düşünce deneyi ise,
karadeliğin, kendi ekseni etrafında
dönme enerjisinin bir bölümünü, dışarıya aktaracağını öngörüyordu.
Karadelik, düzenli bir hızla
parçacık yayar.
Karadelik, yüzey kütlesel çekimiyle orantılı ve kütleyle ters orantılı bir sıcaklıkta, bir sıcak nesne gibi,
parçacık üretip, yayar. Bu, sonlu bir sıcaklıkta,
ısıl denge, demektir. Nasıl oluyor da,
olay ufkunun içinden, hiçbir şey, dışarıya kaçamayacağı halde,
karadelik, parçacık
yayınlar gözüküyor? Yahut
radyasyon,
karadeliğin kütlesel çekim alanından, nasıl kaçıp kurtuluyor? Bunun cevabı,
belirsizlik ilkesinin,
parçacıkların, küçük bir uzaklık için,
ışıktan daha hızlı ilerlemesine, izin vermesidir. Bu durum,
parçacıkların ve
radyasyonun,
olay ufkundan çıkmalarına ve
karadelikten kaçıp kurtulmalarına imkân verir. Ancak karadelikten kaçan şey, içine düşen şeyden farklı olacaktır. Yalnızca enerji aynı olacaktır.
Kuantum mekaniği, sürekli olarak, çiftler halinde maddeleşen, ayrılan ve tekrar bir araya gelen ve biri birini yok eden '
sanal' parçacık veya
anti-
parçacıklardan söz eder.
Sanal parçacıklar, '
gerçek' parçacıklar gibi, bir parçacık detektörüyle algılanamazlar. Ancak,
dolaylı etkileri ölçülebilir.
Proton,
nötron, elektron, kuark vs. bütün bu
gerçek parçacıkların,
anti-parçacıkları(
sanal-melekut) mevcuttur.
Fotonun, anti-parçacığı ise kendisidir.
Gerçek parçacıklar
artı enerjiye,
sanal parçacıklar
eksi enerjiye sahiptir.
Bir
çift parçacıktan birisi,
karadeliğe düşerken, diğerini
olay ufkunun sınırında, yalnız bırakabilir. Yalnız kalan
parçacık veya
anti-parçacık, diğerinin arkasından,
karadeliğe de düşebilir yahut kaçıp kurtuladabilirde. Dışardan bakan bir gözlemci, onu,
karadeliğin çıkardığı '
radyasyon' olarak görür.
Karadeliğe, anti-parçacığın düştüğünü varsayarsak, bu
sanal parçacık, zaman içinde geriye gidecektir. Bu
karadelikten çıkan ve zaman içinde geriye giden, bir parçacık olarak düşünülebilir.
Parçacık,
anti-parçacık birleşmesiyle,
maddeleşme aşamasına gelince,
kütlesel çekim alanı, ona çarpar ve zamanda ileriye doğru yol alır.
Karadelik küçüldükçe,
sanal parçacığın,
gerçek parçacık olmadan önce, alacağı yol kısalacaktır. Ve böylece,
karadeliğin, parçacık yayınlama hızı artacak ve görünen
ısı ortaya çıkacaktır.
Karadeliğin yaydığı parçacıklar,
karadeliğin kütlesi azaldıkça, hızla artan bir
sıcaklığı gösteren,
ısıl spektruma sahip olacaktır. Sonuçta,
karadeliğe düşen iki
eş parçacıktan, biri içerde kalırken, diğeri dışarı kaçacak ve
karadelik buharlaşması yaşanacak ve
karadeliğin kütlesi, azalacaktır.
Örneğin,
elektron, kütlesel çekim nedeniyle,
karadeliğin içine çekilecek,
pozitron(anti-elektron) kaçacaktır. Bu süreçte,
karadeliğin sahip olduğu
elektriksel yükün küçük bir bölümü, yok olacak ve
dönme momentinin çok az bir bölümü de, dışarı taşınacaktır. Böylece
karadelik, enerji kaybedecektir.
Kısaca ifade edecek olursak, bir
karadelik parçacık ve radyasyon yayarken,
kütlesi ve
büyüklüğü, düzenli olarak
azalacaktır. Bu, daha fazla
parçacığın, dışarıya
tünel açmalarını kolaylaştıracaktır. Böylece hızlı bir
radyasyon yahut
karadelik buharlaşması yaşanacaktır.
Ancak, büyük bir
karadelikler için
buharlaşma süresi, oldukça uzun olacaktır.
Güneş kütlesi kadar kütlesi olan bir
karadelik, yaklaşık 1066 yıl
yaşayacaktır. En sonunda,
karadeliğin, kütlesel çekim alanı, o derece azalmış olacaktır ki,
karadelik, artık kendini, bir arada tutamayacaktır. Ancak, bir
karadeliğin, buharlaşmasının en son aşaması, o derece hızla ilerler ki, muazzam bir
patlamayla son bulur.
Karadelikler Ve Bebek Evrenler
"O zaman,
karadeliğin içine düşen nesnelerin yahut bir uzay gemisinin, akıbeti ne olur?" diye soran Hawking, kendi sorusuna şöyle cevap verir:
"Benim son çalışmalarıma göre; yanıt, düşen nesnelerin,
bebek evrene gittikleridir.
Evrenimiz, böylece başka bir
evrene dallanır. Bu
bebek evren, tekrar, bizim uzay-zaman bölgemize katılabilir. Bu ise, oluşan ve daha sonra
buharlaşan bir başka
karadelik ve
karadeliklerden
uzay gezisine açılmış bir
kapı gibi görünür. Yalnızca uygun bir
karadeliğe doğru,
uzay geminizi yöneltirsiniz. Oldukça büyük olan bir
uzay gemisi olsa daha iyi olur. O zaman, nereye gideceğinizi seçemezseniz de, bir başka delikten tekrar ortaya çıkmayı umarsınız.
Ancak galaksiler arası yolculuk planında, bir kusur var.
Karadeliğe düşen parçacıkları alan
bebek evrenlerde,
sanal zaman söz konusudur.
Sanal zaman, bilim-kurgu gibi gelebilir, ancak bu iyi tanımlanmış, bir
matematiksel kavramdır.
Gerçek zamanda,
karadeliğe düşen bir
astronotun, akıbeti kötü olur. Başındaki ve ayağındaki
kütlesel çekim arasındaki farkla, çekilerek
iplik gibi uzar ve
parçalara ayrılır. Vücudunu oluşturan
parçacıklar bile, hayatta kalamaz.
Gerçek zamandaki
geçmişleri, bir
tekillikte sona erer. Ancak astronotun
parçacıkları, yayılan parçacıklar olarak, yeniden ortaya çıkarlar. Böylece bir anlamda
astronot,
evrenin başka bir bölgesine taşınır. Ancak ortaya çıkan
parçacıklar, pek fazla
astronota benzemezler.
Karadeliğe düşen birisi için parola;
'sanal düşün' olmalıdır.
Bebek evrenler, uzay gezisi için, fazla yararlı olmasa da, '
birleşik teori' bulma girişimi açısından, önemli sonuçlar doğurur. Pek çok kimse,
bebek evrenler üzerinde çalışmaktadır. Bu alan, çok heyecanlı çalışmalara yol açmıştır."
Mini Karadelikler
Evrenin çok erken evresindeki düzensizliklerin
çökmesiyle, ortaya çıkan
küçük kütleli karadelikler olabilir. Kütleleri,
Güneş'ten daha küçük olan
karadelikler,
mini karadeliklerdir.
Büyük patlamayla yaratılan
madde,
proton ve
elektron gibi bildiğimiz biçimlere ek olarak,
mini karadelikler biçiminde de, ortaya çıkmış olabilir.
Kütlesi, küçük bir
dağ kadar(1015 gr) olan bir
karadelik, 10 milyar yılda, daha küçük kütleli
karadelikler ise, çok daha kısa sürede
buharlaşırlar. Bu
küçük karadelikler, şimdiye kadar
buharlaşmış olabilirler. Ancak kütlesi, bundan daha büyük olanların,
röntgen ya da
gamma ışıması yapmaları beklenir. Henüz bu
karadeliklerle ilgili araştırmalar, sonuç vermiş değildir. Bunların varlıklarının kanıtı olan
etkileri, bugüne kadar gözlemlenememiştir.
Ancak
evrenin ilk dönemlerinden miras olarak, her biri bir
dağ kütlesinde, fakat bir
proton boyutlarında olan, çok sayıda
mini karadelik kalmış olabilir. Eğer bir
mini karadelik keşfedilecek olursa, mutlaka
büyük patlamadan kalmış olacaktır. Çünkü
yıldızlar, 2.5Mg (güneş kütlesi)den daha küçük kütleli
karadelik üretemezler.
Hawking,
mini karadeliklerin, çok daha hızlı
buharlaştığını ve
patladığını gösterdi. Bu
mini karadeliklerin yarıçapı
, 10-13cm, yaklaşık bir
proton boyutundadır. Ağırlıkları ise, bir
protondan, bir milyar ton daha fazladır. Yani,
Everest Tepesi'nin ağırlığına eşittir. Bunlar
kara değil, on bin megavatlık bir güçle,
enerji yayan, adeta
beyaz deliklerdi.
Akdelikler
Evrenin başlangıç evresinde,
gaz halindeyken;
gaz kümelerine(bulutlarına) ayrışarak;
yoğunlaşıp, gaz topaklanmalarının
merkeze çöktüğünü, çökerken bir
dönme (burkulma) ivmesi kazandığını ve arkasından da,
yıldızların ve
galaksilerin ortaya çıktığını biliyoruz. Uzun bir zamanın sonunda ise, çok sayıda, büyük kütleli
yıldızların,
kütlesel çekimin etkisiyle küçülerek;
beyaz cüceler,
nötron yıldızları ve
karadeliklere dönüştüğü artık biliniyor.
Galaksilerin merkezlerin de ise, daha
büyük yıldızlar oluşabileceği için, en büyük
karadelikler, muhtemelen bu merkezlerdedir.
Kümeleşme, özellikle
karadelikler söz konusu olduğu zaman, entropideki aşırı artışı gösterir.
Entropi,
düzensizliğin bir
ölçüsü olduğuna göre;
seyreltik olan
gazın, düşük
entropiyi,
yoğun olan
karadeliğin yüksek
entropiyi göstermesi, bir çelişki olarak gözüküyor.
Kütleçekim etkisi oluşturan böyle sistemlerde, ters bir durum söz konusudur.
Karadeliklerin birleşmesinden ortaya çıkacak olan
karadeliğin,
tekillği ve
entropisi, elbette daha büyük olacaktır. Evrendeki tüm
karadeliklerin, birleşmesinden ortaya çıkacak olan
karadeliğin, tekilliği ve
entropisi, elbette
sonsuza yaklaşacaktır.
Uzay-
zamanında, son bulduğu böyle bir
tekillik,
evrenin çöküşünde gözlenebilir. Bu aynı zamanda,
uzay-zaman tekilliğidir.
Fizik yasaları,
zaman simetrisine sahiptirler. Bu yüzden, içine düşenlerin
kaçamadığı,
karadelikler varsa, o zaman,
şeylerin içinden çıktığı, fakat içine
düşemediği, başka nesneler de olmalıdır. Bunlara,
ak (beyaz) delikler, denebilir. Bir
karadeliğin içine atlayan astronotun, bir başka yerde, bir
akdelikten çıkabileceği düşünülebilir.
Bazı kuramcılara göre,
dönen ve
elektrik yükü olan
karadeliğin, diğer ucunda
akdelik vardır.
Karadeliğe düşen bir şey, diğer taraftan,
akdelikten başka bir uzaya püskürür.
Kara ve
akdelikleri birleştiren
tüneller, '
kurt delikleri' olarak adlandırılıyor.
Karadelik tekilliğini içeren bu
kurt delikleri,
zamanda yolculuk tünelleri olarak görülüyor. Işık hızıyla, milyarca senede gidilebilecek bir
galaksiye veya
evrene, çok kısa bir zamanda
yolculuk, vaat ediyor. Sıradan,
dönmeyen karadeliklerin,
kurt delikleri ya
olmuyor ya da
kararsız oluyor.
Einstein'in
kütleçekim denklemlerinin bir özelliği de, zaman içinde
sürekli olmalarıydı. Yani
genel görelik teorisinin, karadeliğin içine
düşme ve
akdelikten çıkmanın çözümleri, mevcuttur. Ancak daha sonraki çalışmalarda, bu çözümlerin
dengesiz olduğu görülmüştür. En küçük
etki,
karadelikten
beyazdeliğe giden,
kurt deliğini tahrip edebilir.
Akdelik, hiçbir şeyin içine giremeyeceği, bir
tekil noktaydı.
Sanal '
nur noktası'. Karadelik, çekip-yutarken,
akdelik, püskürtüp-ortaya çıkarıyor.
Karadelik yok ederken,
akdelik var ediyor.
Sonuç olarak, zamanın yönünü tersine çevirdiğimizde, '
büyük patlama'yı temsil eden, bir
başlangıç uzay-zaman tekilliğinin, kaçınılmaz olduğunu görürüz. Bu kez
tekillik, tüm
maddenin ve
uzay-zamanın yok olmasını değil,
yaratılmasını temsil eder. Bu bir
akdelik tekilliğidir. Bu iki tekillik arasında, tam bir
zaman simetrisi vardır. Başlangıç türü
tekillik (
akdelik) ki; bunda,
uzay-zaman ve
madde yaratılır. Sonuç türü
tekillik(karadelik) ki, bunda,
uzay zaman ve
madde yok olur.
Karadeliklerin Bazı Özellikleri
En basit
karadelik, yalnızca
kütlesi tarafından belirlenir. Bu
karadelikler için,
kütle,
ölçülebilir tek büyüklüktür. Dönen
karadelikler ise,
kütleye ek olarak, iki özellik tarafından belirlenir:
a) açısal momentum ve b) elektrik yükü. Bu büyüklükler,
karadeliğin çevresinde dönen
parçacıkların, yörüngelerinin incelenmesiyle ölçülebilir.
Kimyasal yapı ise, belirleyici değildir.
Karadeliği oluşturmak üzere, nasıl bir maddenin
çöktüğünün önemi yoktur.
Karadeliklerin, dikkatimizi çeken
bazı özellikleri:
1)Karadeliklerin varlığını, çevrelerindeki
gök cisimleri üzerindeki etkilerinden anlayabiliriz. Kendileri görünmez olan
karadelikler, çevrelerinde
dönen yıldızların
hızlarını artırırlar.
Karadelik, başka bir
yıldızla, bir
çift yıldız sistemi oluşturuyorsa,
etkileri fark edilebilir. Bu durumda, şiddetli
x-
ışınları ve
radyo dalgaları yayarlar. Eğer
karadelik,
eş yıldızına, yeterince yakınsa, evrimleşerek
kırmızı dev haline gelen
eş yıldızın,
atmosferindeki gazların bir bölümü,
karadelik tarafından yutulabilir. Bu
gazlar, önce
karadeliğin çevresinde,
sarmal hareketlerle, bir
disk oluşturarak,
karadeliğin yüzeyine düşerler.
Gaz düşerken, çok
ısınır ve
x-ışınları yayar. Adeta,
karadelikler, eşlerini soyarlar.
2)Galaksi merkezinde bulunan
dev karadelikler, etraflarındaki
gaz bulutlarına, güçlü çekim uygulayarak, büyük bir hızla
döndürürler ve kendilerini
belli ederler. Bu
karadelikler, zamanla çevreden çaldıkları,
gaz ve
yıldız artıklarıyla
beslenirler. Buradaki
madde,
olay ufkunda kaybolmadan önce, çok yüksek sıcaklıklara kadar
ısınır.
Galaksi çekirdeklerinde, birbirlerine çok yakın
yıldızlar, çarpışarak parçalanırlar. Ve enkazları,
karadelik için, bir
besleme kaynağı olur. Merkezdeki
canavar, artık beslenmediğinde, çevresindeki
kütle aktarım diski, kaybolur ve
süper kütleli karadelik,
galakside hemen hiçbir iz bırakmaz.
Bu sebeple,
süper kütleli karadelikleri, aramak için, en uygun yerler, yakın
galaksilerin
çekirdekleridir. Aktif
galaksi çekirdeklerinin
güç kaynakları, muhtemelen
karadeliklerdir.
Merkezdeki etkinliğin yakın görüntüsü,
radyo yayını fışkırmalarıdır. Fışkırmalarının kaynağı, merkezde,
süper kütleli bir karadeliğin varlığıyla açıklanabilir.
Nötron yıldızı ve
beyaz cüce gibi yıldızlar, enerji üretemezler.
Nötron yıldızlarının, katı bir
yüzeyleri var ve bu yüzeyde
madde biriktirebiliyorlar.
Karadeliklerde böyle sert bir
yüzey yok ve
olay ufkuna giren
madde ve
ışınım, evreni terk ediyor.
4)Şayet,
karadelik oluşturmak için
çöken madde, net bir
elektrik yüküne
sahipse, ortaya çıkan
karadelik de, aynı yükü taşıyacaktır. Benzer şekilde, şayet
çöken madde, açısal
momente sahipse, ortaya çıkan
karadelik,
dönüyor olacaktır. Hatırlanacağı üzere, bir
karadelik, çöken maddenin
elektrik yükünü,
açısal momentini ve
kütlesini
hatırında tutarken, bunların dışında her şeyi
unutur. Zira bu üçü, uzun erişimli alanlarla bağlantılıdır.
Sonuç: Karadelikler Ne Söylüyor?
1)Sonsuz
yoğun ve sonsuz
ince bir '
nur' noktasından, bir '
nur(akdelik) patlaması'yla
yaratılan; yüz milyarlarca
galaksi ve her bir galakside, yüz milyarlarca
yıldızlardan oluşan, bu muazzam
evren;
çökecektir,
ezilerek adeta yok olacaktır.
Karadelikler, maddenin
ezilerek, '
sonsuz incelmesi'nin açık
kanıtlarıdır.
2)Evrenin, başlangıcının(
büyük patlama) ve sonunun(
büyük çöküş) olduğu kanıtlanmıştır.
Karadelikler, evrenin '
büyük çöküşü'nün apaçık
delilleri,
alametleri ve
işaretleridir. Bir bilim adamının söylediği gibi: "Eğer bir
yıldız, çatırdayarak kendi üstüne
çökebiliyorsa, neden tüm evrende
çökmesin?"
3)Genişlemekte olan bu
muazzam evren,
kütlesel çekimin etkisiyle, geriye
dönmeye-
büzülmeye başlayacak; adeta bir balonun
sönmesi yahut bir kâğıdın avuç içinde
dürülmesi gibi
galaksiler, biri birlerine
yaklaşmaya başlayacaktır. Bir taraftan, her bir
galaksi, kendi merkezlerindeki
dev karadelikler tarafından
yutulurken, diğer yandan
galaksilerin dönüş hızı, gittikçe artacaktır. Sonuçta, milyarlarca
galaksi,
süper dev karadeliklere dönüşürken;
karadelikler, '
sonsuza yaklaşan hızla' kafa kafaya gelecek ve
hiper dev bir karadeliğe dönüşecektir.
İşte bu, '
büyük patlama'ya hazır,
maddenin,
sonsuz incelerek, madde olmaktan çıktığı, '
nur(akdelik) noktası'dır. Sonsuz
yoğun, sonsuz
ince,
sıfır boyutlu,
sıfır hacimli ve
patlamaya hazır '
nur' noktası. İşte yaklaşan '
Saat' budur. İşte '
Kıyamet' den sonra '
Kıyamet' budur. İşte bu '
an', evrenlerin
Rabbi olan
Sonsuz Yüce Allah'ın,
Gökleri ve
Yerleri, yeni baştan
yaratacağı '
an'dır. İşte '
Kıyamet'in arkasından, beklenen
ikinci ve '
Son Büyük Patlama' anı. İşte bu '
an'da,
Cennetler-cehennemler yeniden yaratılacak ve
ebedi kalacaklar.
4)Bilinmelidir ki,
karadelikler üzerinde yapılan araştırmalar, sadece
evrenin başlangıcına ve
sonuna değil,
fizik yasalarının ve
fizik ötesi (sanal-melekût) evrenlerin anlaşılmasına da,
ışık tutuyor. Bu araştırmalar ilerledikçe,
evreni yöneten
yasaların, birleşimi ve en basit hali olan '
her şeyin kuramı'; yani
kütlesel çekim yasasını,
kuantum kuramına bağlayan '
teori', acaba ortaya çıkacak mıdır? Belkide. Bugün bilim dünyası, '
altın iyonları'nı çarpıştırarak,
'yapay büyük patlama' deneyleri, düzenlemeye çalışıyor. Biz inanıyoruz ki,
Allah, ayetlerini, yakın gelecekte,
'enfüsümüzde ve afakımızda', apaçık göstermeye, devam edecektir.
Dr. Halil Bayraktar