Dünya tıp tarihinde, bilimsel diye adlandırılan 200 yıllık dönem öncesinde, Ege de gördüğümüz tıp Tanrısı ASKLEPİOS adına açılmış pek çok sağlık kuruluşu vardır.
Normalde bir hastanede olmasını beklediğimiz bölümler dışında tiyatro, kütüphane, spor alanları gibi bölümler olan Asklepion’da yapılan tedavilerde beklenen ve bilinenin dışındaydı. Asklepios Yunan mitolojisinde hekimlik sanatının ustası olan tanrı olarak geçer. Bu sanatı o kadar ileri götürmüştür ki ölümler son bulmuş hatta ölüleri bile diriltmeye başlamıştır. Bunun üzerine Zeus tarafından doğal düzeni bozduğu gerekçesiyle cezalandırılır. Benzer bir hikaye Lokman Hekim için de anlatılmaktadır. Asklepios doğadaki dengeyi koruyan iyileştirici gücü temsil etmektedir.Güçlü sağlıklı elinde yılan sarılı asası bir erkek heykeli ile temsil edilir.
Aslında Asklepion hastanesinde yapılanları tam olarak anlamak mümkün değil. Ama bu merkezlerde yetişmiş iki büyük hekim tanıyoruz Hipokrat ve Galenos ki bu iki hekim vesilesiyle hekimlik sanatının epeyce ilerlemiş olduğunu anlayabiliriz
Kuluçka uykusu bu uyku sırasında görülen rüyaların yorumlanması, şifalı sularda yıkanmak, yenilenlere dikkat edilmesi özel diyetler, tiyatroda yapılan psikodrama tedavileri…
Bunlar uygulanan temel bazı tedavilerdi. Bunlardan ilerleyen satırlarda bahsedeceğim.
Hastanelerin yer seçiminin de çok dikkatli yapıldığı görülmektedir. Öncelikle kuzey rüzgârından korunan yerlerdir. Tatlı bir eğim üzerine kurulmuşlardır. Eğim pek çok amaçla kullanılmıştır. Tapınağın bulunduğu yerde sütunlarla çevrili bir avlu ve çevresinde de tedavi odaları vardır. Konaklama yerleri dışarıdadır. Otel gibi donanımlı binalar görülmektedir. Hastaların tedavi dışındaki yaşamlarında da nasıl yaşayacakları düşünülmüş, korular, hipodromlar, tiyatro merkezleri, şifalı sularla dolu kaplıcalar yapılmıştır
Asklepios Kutsal alanı kentin dışında, güneybatısında yer alır.
Tüm yapılar, insan iyileştirme gücünün kutsallığı düşünülerek tanrıya adanmış ve tapınaklarla iç içe tedavi yurtları biçiminde yerleşmişlerdir. Bu kurumların da, doğada ve tarihte her şeyde gördüğümüz gibi yükseliş ve alçalış dönemleri yaşadığı kabul edilmektedir. En ünlüleri, Trika, Rodos, Epidavros, Bergama ve İstanköy’dür.
Zamanlarında çok ilgi görmüşler, başvuran hastalar ruhsal ve bedensel açıdan iyileştirilmişlerdir. Hipokrat döneminden sonra etkilerinin azaldığı kabul edilse de uzun yıllar çalışmaların sürmüş olduğu görülmektedir.
Yunan dünyasında tıp, yaşamın öteki alanları, (halk toplantıları- spor karşılaşmaları – tiyatro şenlikleri ve diğerleri) tanrıların koruması altında olduğu düşünülürdü. Bir yunanlı için din- ya da tanrı fikri gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçasıydı. Tüm tanrılar değilse de çoğunun şifa verme gücü taşıdığına inanılırdı. Asklepios’un şifa vermek için çalıştığına inanılırdı. İlias’ta Asklepios bir tanrı değil, ölümlü bir hekimdir, askerdir. Oğulları Podaleirios ile Makhaon’da Troia’da savaşan orduda askeri hekim olarak savaştığı ve çalıştığı yazılıdır. Asklepios’un Olimpos kültüne katılması M.Ö 5. Yy öncesine gitmez. Asklepios kültünün Pergamon’a gelişinin, Epidauros’ta sağlığına kavuşan minnettar bir hasta tarafından olduğu düşünülmektedir. Roma döneminde Epidaurostaki’nden sonra ikinci sırada olduğunu biliyoruz.
Asklepios sağlık yurtlarında, tanrının büyük bir heykeli bulunur. İyileşmek isteyen hasta görkemli heykelin önünde durur ve iyileşmek için dua eder. Bu tapınakların hekimleri aynı zamanda rahiptirler. Dinsel ve ruhsal tekniklerle bilinen tedavileri birleştirmiş, başarılı olmuş kişilerdir. Herhangi bir dinsel görevi olmayan hekimler de teşhis ve tedavi aşamalarında rahip hekimlere yardım etmekteler.
Bergamalı büyük hekim Galenos; Asklepionun Mysa (geyikli) dağlarının ayaklarında, hava akıntılarından korunmuş, temiz havası ve suyu olan bir yerde kurulduğunu” yazar. İlk tıbbi deneyimlerini Asklepion’daki gladyatörlerden kazandığını anlıyoruz.
Tapınaklarda, soğuk ve sıcak su banyoları, maden suları kaynaklarından sular içilmesi, kan alınması, kusturmak, gerekirse müshil vermek, deniz kıyısında bulunanlara özellikle deniz banyosu vermek, değişik ilaçlarla tedaviler, telkin, teselli ve iç sıkıntısını gidermek için ruhsal tedaviler yapılıyordu.
Tedavide şu temel öğe dikkate alınmaktadır.
UYKU VE RÜYALAR PERHİZ, SICAK VE SOĞUK BANYO- BEDEN HAREKETLERİ sindirim sistemi bozukluğu ile gelen bir hastaya; ekmek- peynir- maydanoz-marul ve ballı sütten oluşan bir beslenme verilmiştir. Çıplak ayakla dolaşması, her gün koşması, çamur banyosu yapması ve sıcak bir banyo almadan önce tüm bedenini şarap ile ovması öğütlenmiştir. Tedavi başarılı sonuç vermiş hastanın şükranlarını belirten bir yazıt günümüze kadar gelebilmiştir.
Çamur banyosundan Pergamon’da da yararlanılıyordu. Aristeides’in[1]yazılarında; tanrının buyruğu üzerine, soğuk bir kış gününde, nasıl çamur banyosu yapıp, tapınakların çevresinde üç kez koştuğunu ve nihayet kutsal çeşmede üstündeki çamurları temizlediğini çok açık bir dille aktarır. Yazarın dediğine göre hava o kadar soğukmuş ki hiçbir giysi insanı ısıtamıyormuş. Yazara eşlik etmeye gönüllü iki dostundan biri hemen geri dönmüş, diğeri spazm geçirmiş ve gevşetilmesi için hamama götürülmesi gerekmiş.
Üzerinde uygulanan tedaviler eğer doğru ise Aristeides’in bünyesi gerçekten çok sağlıklı imiş. Çeşmeden akan suyun donduğu bir günde, üşümekte olan Aristeides’e soğuk su ile dışarıda yıkanması söylenmiş. Yıkanmış ve üşümesi geçmiş.
Bir başka gün gene her yer buz içinde ve o çok üşürken buz gibi ırmakta yüzmesi söylenmiş ve yüzmüş. Üstelik de çok iyi gelmiş.
Aristeides kendisi de bu yöntemlere şaşırarak yazmıştır. Fakat Pergamon da oldukça tanınmış bir yazar olan Aristeides için rahipler neyin iyi geleceğini bilmiş olabilirler. Ayrıca hayal dünyasının ne kadar geniş olabileceğini de bilebilirler.
Baldıran suyu
Kireç katılmış su içmek
Pekliğe karşı uzun süre oruç tutmak,
Günlük ile tütsülenmek
Keklik perhizi yapmak
Yazıtlarda, mermer stellerde pek çok mucize olaydan da söz edilir;
Dua ederken tek dileğim hamile kalmak dediği için yıllarca doğuramayan kadınlar ve daha niceleri…
Doğal olarak hastaların hepsi bir gecede ya da bir birkaç günde şifa bulmuyordu. Çoğunlukla uzun süreli ziyaretler gerekiyordu. Olağan süre 1 yıldı. Ciddi hastalıkların uzun süre tedavi edildiğini anlıyoruz. Ancak Asklepion içinde hastaların nerede kaldığı anlaşılamamıştır. Dışarıdaki yapılarda konakladığı sanılmaktadır. Çok ağır hastaların, hareket olanağı olmayanların uyku odalarında kaldıkları sanılmaktadır.
Kızı HİJİA sağlığı koruma tanrıçasıdır. Oğlu TEOSPHOR iyileşme tanrısıdır. Heykelleri adlarına tapınaklar bulunmaktadır. Bergama sağlık kuruluşunda tapınakları vardır.
. Epidavros’taki tiyatro rahat ve geniş oturma koşuluyla 40 000 kişi alabilmektedir. Bergama’daki ise 30 000 kapasitelidir. Ayrıca Asklepion kapsamında da 4000 kişilik tiyatro bulunmaktadır. Tiyatrosunun daha küçük olması daha az hasta kapasitesi olduğunu düşündürmesin. Çünkü Epidavros tapınağından daha da büyük bir amfisi vardır. Çevrede bulunan gymnasiumlar da sağlık için gerekli çalışmaları desteklemektedir. Asıl olan beden eğitimini desteklemek, bedeni geliştirmek, beslenmelerine ayrıca özen göstermektir halkın bu beden eğitim merkezlerine ilgisi çok olduğu görülmektedir. Ayrıca inceleme konusu yapılmalıdır.
Tapınakların toprak üstü yapılarından çok eser kalmamıştır. Cilalı sütunların tek yönlü yerlerden kırıkları şiddetli bir deprem geçirildiğini göstermektedir.
Asklepios heykelleri çok kez yaşlı, güven veren, deneyimli görünümlü ve bir asa ile görülmektedir. Asaya bir yılan sarılıdır. Yılan değişim, uzun ömür, dikkat ve majiyi simgeler. Her şeye etki edebilecek bir gücü anlatır.
Geçmiş dönemlerde kabul edilen nerdeyse tüm erkek ve dişi tanrılar için tapınaklar bulunmaktadır.
BERGAMA ASKLEPİONU
BULUNMASI VE ORTAYA ÇIKARILMASI İLE ARKEOLOJİ DÜNYASINDA DERİN DALGALANMALAR VE ETKİLER YARATMIŞTIR. 1927 de Prof. Teodor Wiegand başkanlığındaki ekip tarafından rastlantısal bir şekilde ortaya çıkarılmıştır. Bir kısım binalar restore edilmiş, devrilmiş sütunlar yerlerine konulmuştur. Tiyatro bugün bile içinde oyunlar sergilenebilecek durumdadır. MÖ 2. yy’da Bergama Krallık Şehri zamanında en parlak zamanını yaşadığı görülmektedir. O dönemlerde yaşanmış büyük depremlerin ardından Bergamalılar tarafından, vakıf şeklinde topluma bir armağan olarak ortaya çıktı. Kişiler arasında RUPHİNOS adı başta görülmektedir. Asklepion adına RUPHİNOS KUTSAL ALANI yazıldığı kayıtlardadır. Öncesi kayıtlar M.Ö 5. Yy.da Bergamalı Aristakhminos’un oğlu Arkhias tarafından Asklepios kültünün getirdiğini gösterir. Arkhias, Pindasos (Madre dağı) sırtlarında avlanırken, attan düşüp ayağın kırar. Epidavros’ a giderek orada tedavi olur. Ve ülkesine gelirken oradaki Asklepiadlardan[2] bir kaçını da getirerek Asklepion’un kurulmasına rehberlik eder. Böylece akropolden uzak olmayan bu yeşillikler içindeki kuytu vadide, kaynak sularının yanında bu tapınak kurulur. Bergama Asklepionu’na minnetle bağlanan A. Aristeides: “Asklepion yöresinin, su ve havasının güzelliği kadar, tanrının kendisi tarafından belli edildiğini, orada hastalar, kurtarıcı tanrının sesini huzur içinde duyarlardı.” der.
Helen ve Roma kültürlerinin kaynaştığı, birleştiği bir organizma gibi yapılanmıştır. Tanrıya bağlı olan mekânda kütüphanenin bulunması, müzik de yapılan bir tiyatro ve etrafı revaklarla çevrili alan yapısı tamamen Helen özelliğidir. Bununla birlikte, tapınakların konumlandırılma özellikleri Roma dönemi özelliği taşır. M.Ö 30 yy’dan beri bilinen, Orta Asya, Mezopotamya, Anadolu kültür ve uygarlıkları, ege kıyılarında Helen Uygarlığı üzerine etkileri görülmüş ve kabul edilmiştir. Aynı şekilde Anadolu ve Mısır Hekimliği de Asklepios Kültü’nü etkilemiştir. Tıp tarihi açısından çok büyük, önemli ve anlamlı özellikler taşımaktadır.
M.Ö III. Yy.da, Anadolu’yu tekrar canlandıran büyük İskender’in ve Bergama kralı III. Attalos’un rolü büyüktür. Asklepios Tapınağı’nın 100 m. yakınında, kutsal yol boyunca yapılan sondajlarda, hem pek çok değerli heykel, kabartma, hem de adak heykeller bulunmuştur. Bulunan bir kabartmada, sakallı başı ile görülen ve ayakları dibinde köpeği, yanında kızı Higia ile Asklepios kabartması ilgi çekicidir.
Asklepion Batı Anadolu’daki en çok heykel ve kabartmanın bulunduğu bölge olarak da ayrıca anlamlı ve önemlidir.
İmparator HADRİANUS zamanında Asklepion’da geniş ölçüde yeniden yapılanmaya girilmiştir. İmparator Antoninus zamanında iki kat boyutunda genişletildiği sanılmaktadır. Büyük ölçüde yapılan imar arasında tapınak, koridor, havuz ve tedavi salonları kayıtlıdır.
II. yy. da söylevci Asteides, Bergama’ya gelmiş ve birçok hastalıkları için Asklepionda tedavi görmüştür. Kronik bir hasta olan ve dört beş yıl içinde iyi olduğu anlaşılan Aristeides, “Bütün hayatımı sana borçluyum, sana gizemli bir aşkla bağlıyım.” diyerek altı kaside yazmış ve Asklepion hakkında bilgi vermiştir. Buradaki yaşam şekilleri hakkındaki en değerli bilgiyi bu kayıtlardan almaktayız.
Aynı yıllarda veba salgını yüzünden krallar dâhil pek çok ünlü kişi hastalanmış ve Asklepionda tedavi görmüş böylece etkisi artmıştır. Fakat bu parlak dönem daha uzun süremez ve şiddetli depremler binaların ve yeni inanç sistemlerini alet edinen yıkıcılık düzenin yok olmasına neden olur.
Hıristiyanlık kısa sürede Bergama’ya yerleşir. İzmir, Efes, Akhisar, Alaşehir, Sard, Denizli gibi, Bergama’da da bir büyük kilise açılır. Böylece 7 piskoposluk kurulur. Bergama da, Bazilikadaki iki kuleden biri Yohannes (St. Jan), diğeri de Antipas için kilise haline çevrilmiştir. Asklepios tapınağı da kiliseye çevrilir ve vaftiz yerine dönüştürülmüştür.
XVI. yy başlarında, Osmanlının eline geçtiğinde, Asklepion, tepeden inen sellerin yığdığı toprak tabakası ile örtülmüş durumdadır.
GYMNASİUM
Bakım yöntemleri vardı. Kültürfiziğe önem verilir, sağlıklı insan yetiştirmek için beden eğitiminin sağlığı koruduğu bilinirdi. Sıkı bir iş bölümü vardı.
a) Yöneticiler hastaların bakımlarıyla uğraşırlar.
b) Yardımcılar hastaların bakımlarıyla ilgilenirler.
c) Hazırlayıcılar, kan almak, yaraları tımar etmek, merhem sürmek gibi işleri yaparlardı.
d) Memurlar, gereğinden çok ve az yiyenler- içenlerle ve gezinmek- yürümek gibi işlerde tembellik- hımbıllık edenlerle uğraşırlardı.
Gymnasların Asklepionlarla yarış edercesine çalıştığı, çok etkin olarak hastaları iyileştirmekte ve iyilerin korunması için destekleyici oldukları görülür.
Dişçilik yaparak krallık sarayında itibarla anılan dişçiler kayıtlara geçmiştir.
ASKLEPİONUN BÖLÜMLERİ
· Tiyatro
· Kuzey koridor klerinde iyi duymayı düşünürler,
· Batı koridor
· Güney koridor
· Kütüphane
· Küçük alan
· Propylon
· Kutsal tünel
· Asklepios tapınağı
· Ayakyolları
· Kutsal yol
· Kutsal banyo
· Kutsal çeşme
· Banyo ve çamur havuzları
· Tanı ve sağıltım salonu
· Batı kapısı
· Artemis köşesi
· Eski temeller
· Salon
KUTSAL YOL: Asklepion’un ziyaretçileri kutsal yoldan Şifa Tanrısına yürümeyi ödev sayıyorlardı. Bu yolun Asklepionun ilk kuruluşundan beri şimdiki Virankapı yanından başladığı kabul edilir. Bu kapı, yakınında bulunan sütunlu kemer izleri, eski yolun durumunu göstermesi bakımından önemlidir. Asklepion dünyaca ünlendikten sonra Virankapı ile uzun kemerli yolun yapıldığı düşünülmektedir. Bu kapı Asklepion’a olduğu kadar, biraz sağa düşen tiyatroya da yol vermektedir. Bu tiyatronun daha eski olan küçük tiyatronun yerine kurulduğu düşünülmüştür. Bu alanda tiyatrodan başka, Athena Nikephoros tapınağı, altında hipodrom ile bugün ‘Tellidere-Güngörmez’ denilen yerde de bir amfitiyatro vardır. Bu tiyatro da 50.000 kişi alacak kapasitededir. Hemen yanında 60 metre çapı olan yapma göl yapılmıştır. Kemer ve bodrumları mimarlık yönünden büyük önem taşır. Yapılan araştırmalara göre Virankapı’dan başlayan ve 950 metre uzunluğunda olan kutsal yol, blok taşlardan yapılmış, ayak ve sütunlar üzerinde oturan kemerlerle örtülmüştür. 500 kadar sütun bulunduğu sanılmaktadır. Yol iyi işlenmiş, birbirine düzgün geçişleri işlenmiş kesme taşlarla döşelidir. Yol boyunca çeşitli galerilerin bulunduğu kazılardan anlaşılmaktadır.
Kutsal yol, küçük alana 150 metre yaklaşınca mermerle bezenmiş büyük bir kapı, üstü açık genişçe bir alana açılıyordu. Bu alana yanlardan da başka yollar geliyordu. Aynı yere gelen yan yana üç yol vardır. Ortası açık, iki tarafında Korintos tarzında mermer sütunlu iki koridoru olan bu yol, büyük bir görkem taşımaktadır.
KÜÇÜK ALAN
Arazi eğimine göre, küçük alanın önündeki üç kapıya varılırken bir merdivenden inilmekte ve Aristeides’in “Dış Liman”vdiye adlandırdığı küçük alana girilmektedir.
Küçük alana açılan üç kapıdan ortada bulunanın yanlarına bugüne kadar kalmış olan mermer direklerden birisi bütün, birisi yarım olarak dikilmiştir. Yine bu kapılardan sağdakinin önüne, kutsa yolun geniş alanındaki mermerli büyük kapısı yanından getirilen renkli mermerden bir sütun, altlığı üzerine dikilmiştir.
PROPYLON
Kutsal yolun küçük alan girişinin karşısına düşen, 4 korint sütunun üzerine dikilmiş bugün yıkılmış olan anıtsal mermer kapı, 17 m. genişlikte, 12 basamaklı mermer merdivenle Büyük Alana (tören yerine) geçit verir. Asklepiona gelenlerin elini yüzünü yıkayıp rahatlamaları ve tuvalet ihtiyaçları için de propylo’nun iki yanında 2 oda görülmektedir.
ARTEMİS KÖŞESİ
PROPYLON MERDİVENİN SAĞINA DÜŞER. KÜTÜPHANEYE BİTİŞİKTİR. Büyük alana açılır.
Asklepios’un babası Güneş Tanrısı Apollon, Asklepionun koruyucusudur. Apollon’un kardeşi, Ay ve Ormanlar tanrıçası ARTEMİS de burada NAMUS VE BAKİRELİK SİMGESİ olarak, hastaların ve doğumların koruyucusudur.
Artemis köşesinin arkasında, Bizans döneminde yapılmış bir vaftiz yeri de bu alana verilen kutsallığı anlatır.
KÜTÜPHANE
ARTEMİS KÖŞESİ’nin hemen yanındadır. Kuzey koridorunun doğu ucundadır. İki kapısından biri bu koridora, diğeri büyük alana açılmaktadır. Zengin dekora sahip olduğu fark edilen binanın mermerlerinin de görünümü son derece uyumludur. Döneminin parlak eserlerinden kabul edilir.
Salon çatısını gösterir bir iz yoktur. Ahşap olduğu sanılmaktadır. İki kapı arasındaki duvardaki nişin derinliği 65 cm.dir.
Nişin karşısında İmparator Hadrianus’un dev heykeli bulunur.
Duvarların küçük oyuklarında parşömen üstüne yazılan rulo biçiminde kitaplar bulunuyordu. Başka Asklepionlar’da kütüphaneye rastlanmamıştır. Hekimlerin özel salonundan öte, hastaların da yararlanabileceği klasik eserlerin olduğunu biliyoruz.
TİYATRO
Kuzey koridorun kuzeybatı ucundaki köşede bir yamaca kurulmuş olan bembeyaz mermer kaplıdır. Kütüphane gibi, şifa arayanlar dışında dışarıdan pek çok ziyaretçiyi de kabul etmektedir.
Bir yazıt tiyatronun Asklepios ile Athena Hygia’ ya adandığını belgeler.
Tiyatroya koridordan yalnızca iki kapı açılmıştır. 3 katlı sahne duvarının iki yanındaki kapılar 2 m. genişliğindedir. 3.20 metre kare girişten 10 basamakla küçük bir sahanlığa varılır.
Oradan da 20 ayak merdivenle tiyatronun orta koridorlarına varılır. Bugün de bu koridorlar yukarıdaki resimdeki gibi geçişe açıktır.
Birinci bölümün ortasında şeref locası fark edilmektedir. Locanın önünde dyonisos sunağı olduğu düşünülen 41x42 x150 ölçüsünde 4 köşeli bir kaide bulunmaktadır.
4000 insanı toplayabilen bu tiyatroda müzik, drama- şiir – gibi toplumsal anlamda da tedavilere yönelik etkinlikler olduğu, insanlara hayata bağlayan çalışmaların yapıldığı düşünülmektedir.
KORİDORLAR
BÜYÜK ALANI ÇEVİREN ÜÇ BÜYÜK KORİDOR (PORTİCUS) – geçiş
Kuzey- güney ve batı koridorlar olara isimlenir. Koridorlar boyunca devrilmiş pek çok heykel bulunmuştur.
Batı koridorun ortasından bir kapı ile 2 metre yükselen bir alana çıkılmaktadır. Şimdi burası zeytinliktir. Aristedidesin çamur sürünerek yattığını söylediği gymnasium’un[5] burada olduğu anlaşılmaktadır. Çamur havuzu da buraya yakındır. Koridorun sonunda da içinde bulunan heykellerden ötürü toplantı salonu olduğu düşünülen bir alan ve ayak yolu vardır. Koridorların çevirdiği alan Asklepion tapınağının bulunduğu BÜYÜK ALANDIR.
BÜYÜK ALAN (TÖREN YERİ)
KAYALIK üstünde yükselen bir alandır. Tanı ve analiz odaları, kutsal kaynak ve havuzları ile kuruluşundan beri kültün bünyesini oluşturmaktadır.
Üstü açık olan tören yerinin etrafında bulunan 350 metre uzunluğundaki mermer sütunlu, üstü kapalı üç koridorda dolaşılabilmesi de ziyaretçiler ve törenler için değer taşımaktadır.
KUTSAL SULAR
BÜYÜK alanda bulunan kutsal sular, Asklepion için en başta gelen kutsal iksirdir. Suların bol olması sağlık merkezinin en temel özelliklerindendir. Bir kuyu, bir kaynak, üç havuz bulunmuştur. Su tanrıların güçlü bir yardımcısı olarak kabul edilmektedir.
KUTSAL ÇEŞME
Büyük alanın ortasında ve kuzey koridorun batısına yakın bir noktadadır. Tanrının ayaklarının dibinden çıktığına inanılan bu sular, dertlere deva, hastalara şifa olarak kabul edilir. KAYNAK SUYUNU KÜNKLERLE İÇME HAVUZUNA AKITIR.
İÇME HAVUZU büyük alanın ortasındadır. Kaynaktan gelen su bir aslanın ağzından havuza akıyordu. Havuzun duvarlarının üstündeki izlerden bir çatısı olduğu düşüncesini çıkarmaktayız. İçme suyunun temiz kalabilmesi için üstünün kapalı olması akla uygundur.
KAYA HAVUZ
Batı koridoru ile kayalık arasına oyulmuş olan bu havuz bir kenarı 3.40 metre uzunluğunda bir kare biçimindedir. Asklepion’un en eski yapılarındandır. 4 basamaklı iniş merdiveninin çok aşınmış olması çok kullanıldığını düşündürmüştür. Gene bu havuzun da çatısı olduğuna dair izler bulunmuştur. Bedenlerin çamurla ovulması ve dinlenme sonrası temizlenmesinin bu havuzda yapıldığı düşünülmektedir. Buraya ak giysiler giyinilerek gelinir ve çamurlarla ovulduktan sonra yapılan temizliğin, insanı yıl boyunca kötülüklerden koruyacağına inanılırdı.
MERMER HAVUZ
Kutsal çeşmenin batısında ve tiyatronun karşısında yer alır. Basamaklarında hastaların güneş banyosu alabildiği anlaşılmaktadır.
KUTSAL KUYU
Mermer havuzun hemen yanındadır. 4.30 metre derinliğinde ve 3 metre çapındadır. Kayanın oyulması ile yapılmıştır. Mermer havuz su vermektedir. Kuyunun tam dip ortasından 19 cm derinliğinde tas biçiminde bir çukurdan su kaynamaktadır.
Su hastaların girmesi için değildir. Çeşitli kaplarla çekilerek içme suyu ve yıkanma suyu olarak kullanıldığını gene Aristeidesin yazılarından anlıyoruz. Aristeides yazılarından birini yalnızca bu suyu coşku ile övdüğü satırlara ayırmıştır. Kuyu suyunun yazın serin, kışın ılık olduğunu anlatır.
GENEL TUVALET (LATRİN)
Kanallarla çevrilmiş iki salondan oluşur. Erkeklere ait olduğu varsayılan büyük salonda 40 mermer oturak, daha küçük olanda ise 17 mermer oturak bulunmaktadır. İçerideki mermer işçilik ayrıca görülmeye değer inceliktedir.
Büyük salonun ortasında bir kaide üzerinde bir tanrıça heykeli bulunmuştur. Bu düzende bir tuvalet Helenistik dönemde görülmemiştir.
ASKLEPİOS TAPINAĞI
Helenistik dönemde meydanın güneybatı yönündeki kayalığın sırtına üç küçük tapınak yapıldığı, asklepios tapınağının da bunlardan biri olduğu sanılmaktadır. Bu yapılar Romalılar zamanında galerilerle çevrilmiştir. Bahçe tarzında bir ön meydan bulunmaktadır. Uyku odaları da defalarca değştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Roma döneminde büyük tören yerinin planlanması ile tam yerlerini almışlardır.
Uzunluğu 17 metre olan 16 mermer basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Basamakların yüksekliği 22 cm, derinliği 39 cm’dir. Korint tarzı 4 sütunla çevrili çatı tarafından örtülmektedir. 24 oluklu sütunlar 6 metre uzunluktadır. Sahanlığa açılan 7 metre genişliğindeki büyük kapıdan tapınağa girilir. Kapının tam karşısında aynı genişlikte yuvarlak bir niş vardır. Ve burada büyük tanrı asklepios heykeli bulunmaktadır. Bu heykelin, filozof İmparator Marcus Aurelius zamanında paraların üzerinde görülen Zeus-Asklepion karakterinde olduğu görülmektedir.
Büyük nişin iki tarafında üçer niş vardır. Buralarda Zeus- Apollon- Higia- Telesphoros- Dyonisos heykelleri bulunmuştur. Nişlerin köşelerinde ince sütunlar ve içlerinde cam mozaik işlemeler bulunmuştur.
Roma döneminin sonlarına doğru, Hekimler- rahipler- yardımcılar ve işçiler evlerini tapınağın hemen yakınına inşa etmişler. Böylece her an hizmete bulunmaları mümkün olmuş görünmektedir. Oysa daha önceki dönemlerde tapınak yakınında ev görülmemektedir.
KUTSAL BODRUM
Büyük alanın ortasında ve yeraltındadır. Kutsal sularla ikinci yuvarlak tapınağın alt katını birleştirir. Üstünde hava ve ışık için 5 metrede 12 pencere açılmıştır.
TELESPHOROS TAPINAĞI
Asklepios kültünü kutsamak için, yarısı toprağın altında olarak inşa edilen yuvarlak binalardır. Epidavros’da gizemli olan her şeyin simgesi olarak kabul edilirdi. İki katlı olan bu yuvarlak binanın alt katında uyku ve rüya tedavileri uygulanırdı. Burada hasta kendi varlığından ve hekiminden ayrılır. Kendisini kendi içinde olan bitene bırakır. Eski hekimler, tedavinin gece ve uykuda gerçekleştiğine, bedenin yaşadığı sorunlara kendi yanıtını burada bulacağına inanılırdı. Rüyasında tanrının nasıl iyileşeceği bilgisini göreceği, bu rüyanın hekime anlatılması halinde bulunacak ilacın iyileşmeyi sağlayacağı söylenirdi. Uyutulma işlemi kesinlikle dinsel kurallar gereğince yapılıyordu. Kurallardan bazılarını çok hasar görmüş bir yazıttan öğreniyoruz. Hasta uyku odasına girmeden önce yıkanıp beyaz giysiler giymeli, kuşak- yüzük gibi aksesuarlarını bırakmalı ve kurban sunmalıdır. Pergamon’da kurbanın boynu zeytin dallarıyla süslü koyun olduğunu, Atina’da ise Asklepios çörekleri sunulduğunu yazıtlardan öğreniyoruz.
Duvarların İ.Ö 4. Yy.da yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak ele geçen mozaik süslemelerde çok daha eskilere giden, arkaik döneme ulaşan parçalar vardır. Çevrede bulunan ana tanrıça figürinleri[6], buralarda bir ana tanrıça kültünün varlığını düşündürmektedir. Eğer var ise eski kültün de aynı noktada olduğu düşünülmektedir.
Alt katta bulunan çeşme ve havuzlarında burada bulunan hastaların ihtiyaçları için olduğu düşünülmüştür. Aynı zamanda yazın son derece serin olması da hastaların sıcaktan etkilenmemesini sağladığını gösteriyor. Ancak üst katın üstünde gene hastaların güneşten yararlanmaları için yapıldığı düşünülen taraça vardır.
Merkez yuvarlak 56 metrelik bir dairedir.
Uyku odalarının kuzeyindeki kayalık taban üzerinde, günümüze pek az iz bırakan üç tapınak yükseliyordu. Bunlar; kurtarıcı Asklepios’a, kızı Hygia’ya ve Apollon’a adanmış tapınaklardır. Aristeides çamurla kaplı bir şekilde bu üç tapınağın çevresinde koşarak şifa bulduğunu yazar.
Kutsal alanın güneydoğu köşesinde, tiyatrodan sonra alanın en iyi korunmuş öğesi olarak karşımıza çıkan, ikinci bir yuvarlak yapı vardır. Yapı iki katlıdır. Esas katı oluşturan üst katta daire biçiminde bir mekân, büyük apsisler ile çevrelenmiş olup, ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Bunlar günümüze ulaşmamıştır. Ayakta kalabilen kesim, alt kat ve bodrum katıdır. Burada ortadaki çekirdeğin çevresinde dolaşan bir dehliz vardır. Belirli aralıklarla yerleştirilmiş, masif ayakların oluşturduğu bir halka, dehlizi boylu boyunca ikiye bölmektedir. Ayaklardan bazılarının dibinde yıkanmaya yaradığı düşünülen tekneler bulunmaktadır. Güneydoğuda üst kata çıkan iki merdivenin kalıntıları planı anlamamıza yardım eder. Bu yapının işlevi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak sağaltımda önemli bir yer aldığı kesindir. Bodrum’daki yıkanma teknelerinden ayrıca yapının bir tünel ile kutsal kuyuya bağlanması tıbbi bir işlev taşıdığını düşündürür. Her iki ucunda merdivenler, tepesinde içerisini aydınlatan bir dizi delik vardır.
Anlatılanların ne kadarı efsane ne kadarı gerçek bilmiyoruz ama ilkçağda yapılmış bu kompleksin kültür ve sanatı iyileştirme sanatının içine soktuğunu, inançları bilimle birleştirmeyi başardığını görmek mümkün. Ayrıca beklide ilk defa rüyalar ve telkin yoluyla iyileşmeye önem vererek K. G. Jung’un ilk ilham kaynağı olmuş olabilirler. Tiyatroyu iyileşmenin parçası yaparak bu gün yeni olarak isimlendirilen tekniklerin de önadımı belki de onlardı.
KUTSAL BODRUM
Büyük alanın ortasında ve yeraltındadır. Kutsal sularla ikinci yuvarlak tapınağın alt katını birleştirir. Üstünde hava ve ışık için 5 metrede 12 pencere açılmıştır
İyileşen organların reprodüksyonu yapılarak teşekkür etmek için bırakılıyordu.Yukardaki resimde bununla ilgili bir örnek bulunmakta
İyileşen hastaların Asklepios’a teşekkürleri sunmak için yürüdükleri kutsal yol.
KAYNAKLAR
http://dergi.yeniyuksektepe.org.tr
1. Bean George E.: Eski Çağda Ege Bölgesi, Arion Yayınevi, İstanbul, 1995.
2. ERHAT, Azra: Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi, İstanbul 1978.
3. Osman Bayatlı: Bergama Tarihinde Asklepion, Bergama Belediyesi Kültür Yayınları, 1993.
Eriş, Eyüp: Bergama Uygarlık Tarihi, Bergama Belediyesi Kültür Yayınları, İzmir, 1979.
AÇIKLAMALAR
[1] Aristeides: Miletoslu, yunanlı yazar (İÖ II. yy.).
[2] Hekim
[3] Tapınak avlusuna açılan büyük kapı
[4] Korint usulü sütun başlıkları bir çiçek sepetini andıran ve lotus yaprakları ile sarılmış bir motife sahiptir.
[5] Antik Yunanistan'da atletlerin beden eğitimi için düzenlenmiş, çevresinde revaklı avlular bulunan büyük bina. Bu yer sosyalleşme ve entelektüel uğraşlar için de kullanılırdı.
[6] Küçük heykel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder