31 Ekim 2010 Pazar

Tiahuanaco Şehrindeki Kalıntılar

           Baskın görüşe göre MÖ.1500-1200 arasında bir kültürün yönetsel , dini ve astronomik merkezidir.Günümüz araştırmacıları köklerini 12.000 yıla dayandırmaktadırlar.Titicaca gölünün güneyinde kurulan şehir gölün zaman içinde kuruması ve aynı zamanda sahile 12 km uzaklıkta olan bir şehirdir.Tiwanaku , Aymara dilinde, Tiahuanaco ,Meksika dilinde söylenişi olup Aymara dilindeki anlamı “ Otur aşağı küçük lama” dır.
Tamamen Astronomik bakış açısıyla kurulmuş bu kente tonlarca ağırlıktaki taşlar 300 km uzaklıktan getirilmiştir.
Tiwanakuda kurulan Puma Punku Astronomik gözlem evi yüzlerce ton ağırlığındaki taş blokları ve günümüz inşaat müdendisliğini kıskandıracak yapı tekniği ile araştırmacıları oldukça şaşırtır.
          Tiahuanaco şehrindeki taş yapıtlardan bir örnek. Buradaki tonlarca ağırlığındaki taşların, çelik halatlar ve vinç benzeri inşaat makineleri kullanılmadan taşınması mümkün değildir.
Tiahuanaco Şehrindeki Hayret Verici Kalıntılar
          Bolivya And dağları üzerinde, Bolivya ile Peru arasında, deniz seviyesinden yaklaşık 4 bin metre yükseklikte bulunan tarihi Tiahuanaco şehri, görenleri hayrete düşüren pek çok kalıntı ile doludur. Bu bölge Güney Amerika’nın arkeolojik harikalarından biri olarak kabul edilmektedir.
          Tiahuanaco’da bulunan en şaşırtıcı kalıntılardan biri, ekinoksları, mevsimleri, ayın her saatteki durumunu ve hareketlerini gösteren bir takvimdir. Bu takvim, söz konusu bölgede yaşayan insanların çok ileri bir medeniyet seviyesine sahip olduklarını gösteren delillerdendir. Tiahuanaco’daki diğer şaşırtıcı eserler ise, bazıları 100 ton ağırlığını bulan taş bloklardan oluşan yapıtlardır.
          Reader’s Digest Tiahuanaco şehrindeki anıtlar ve taş kalıntılar hakkında, “… Günümüzün en iyi mühendisleri, hala kendilerine bu kadar büyük kaya kütlelerini kesip taşıyarak bir şehir imar edip edemeyeceklerini sormaktadırlar. Devasa bloklar sanki bir metal kalıp kullanılarak kesilmiş gibi…” yorumunu yapmaktadır. (Simone Waisbard, in The World’s Last Mysteries, (2nd edition) p. 138, Reader’s Digest, 1978)
          Örneğin bu şehirde duvarlar 100 ton ağırlığındaki kumtaşı blokları üzerine 60 tonluk başka bloklar konularak inşa edilmiştir. Bu duvarların yapılması için büyük ustalık isteyen taş işçiliği kullanılmıştır. Büyük kare taşlar, pürüzsüz oluklarla birleştirilmişlerdir. 10 ton ağırlığındaki taş bloklarda, 2.5 metre uzunluğunda delikler açılmıştır. Kalıntıların çeşitli yerlerinde 1.80 metre uzunluğunda ve yarım metre genişliğinde su kanalları vardır. Bu kanallar, günümüzde dahi eşine az rastalanır bir düzgünlüktedir. Bu insanların, -evrimci yalanlarda öne sürüldüğü gibi- teknolojik imkanları olmadan bu eserleri meydana getirmiş olmaları mümkün değildir. Zira evrimcilerin öne sürdüğü sözde ilkel koşullarda, bu eserlerden tek bir tanesinin dahi oluşturulması için bir insanın ömründen daha uzun bir süre gereklidir.

          Ağırlığının yaklaşık 10 ton olduğu tahmin edilen Güneş Kapısı’nın evrimcilerin iddia ettiği gibi teknolojik imkanları olmayan bir toplum tarafından inşa edilmiş olması imkansızdır. Bu yapıtlar, evrimcilerin insanlık tarihinin ileri doğru evrimleştiği iddiasını geçersiz kılmaktadır.
          Tiahuanaco’da en dikkat çekici yapıtlardan biri de Güneş Kapısı’dır. Yekpare taştan meydana getirilen bu eser, 3 metre yüksekliğinde ve 5 metre genişliğindedir. Ağırlığının yaklaşık 10 ton olduğu tahmin edilmektedir. Kapının üzeri çeşitli çizimlerle süslenmiştir. Bu bölgede yaşayanların Güneş Kapısı’nı, nasıl bir yöntem kullanarak inşa ettikleri hala açıklanamamaktadır. Böyle görkemli bir kapının inşasında nasıl bir teknoloji kullanılmıştır? 10 ton ağırlığında kayalar, taş ocaklarından nasıl çıkarılmışlar, nereden hangi tekniklerle taşınmışlardır?
          Tiahuanaco’nun kurulmuş olduğu bölgenin coğrafi koşulları düşünüldüğünde, herşey çok daha şaşırtıcı bir hal almaktadır. Şehir, normal yerleşim alanlarından kilometrelerce uzakta ve yaklaşık 4 bin metre yükseklikte kurulmuştur. Şehrin bulunduğu yüksek platoda, atmosfer basıncının deniz seviyesinden neredeyse yarı yarıya düşmesi, oksijen oranının da çok azalması nedeniyle, insan gücü gerektiren işleri yapmak çok daha zor hale gelmektedir.
          Tüm bu bilgiler, dünyanın pek çok bölgesinde olduğu gibi burada da geçmişte çok ileri medeniyetlerin yaşadığını dolayısıyla da insanlık tarihinin ileri doğru evrimleştiği iddiasının geçersiz olduğunu göstermektedir.
          Uzak geçmişimizle ilgili birçok teori olduğunu bir yazımda belirtmiştim. Bunlardan biri de "geçmişte, dünyamızı uzaylıların ziyaret ettiği, hatta gen mühendisliği teknolojisiyle insanı yarattığı, ya da gelişimini hızlandırdığı, ve insanların bu uzaylıları 'tanrı' kabul ettiği" şeklindeydi. İşte bu düşüncedeki yazarlardan biri olan Erich Von Daniken'in kitabından bir alıntı yapıyorum.. İddialarına katılmasanız da verdiği bilgileri ilginç bulacağınıza inanıyorum.. ..."
          Bir baska akıl almaz kalıntı da, Eski Tapınakta bulunan yedi buçuk metre boyundaki Büyük Put’tur. Tek parça kırmızı kum taşından yapılan put, yaklaşık olarak yirmi ton ağırlığındadır. Ancak asıl büyük şaşkınlık, putun üzerindeki yüzü aşkın sembolün kazılmasındaki ustalık ve düzgünlükle, saklandığı tapınağın ilkelliği arasındaki çelişkiden doğmaktadır. Aslında tapınağa ‘eski’ denmesinin nedeni, yapımında kullanılan ilkel tekniktir. H.S. Bellamy ve P. Allan, ‘The Great Idol of Tiahuanaco’ (Thiahuanaco’nun Büyük Putu) adlı kitaplarında putun üzerindeki sembollerin anlamlarını deliller göstererek açıklamışlardır. Varılan sonuçlar, temeli küre biçimli bir dünya olan çok büyük bir astronomi bilgisinin puta aktarıldıgını göstermektedir.
          Sembollerin belirttiği olaylar, Hoerbiger’in 1927′de, yani putun bulunmasından beş yıl önce, yayınlandığı ‘Gezegenler Teorisi’nde sözü edilen olayların aynısıdır. Gezegenler Teorisi’nde, bir gezegenin dünyamızın çekim alanına girdiği ve aradaki uzaklık azaldıkça, dünyanın dönüş hızının da azaldığı ileri sürülür. Teoriye göre, gezegen sonunda parçalanmıs ve ay oluşmuştur. Putun üzerindeki semboller, bir gezegenin 288 günlük bir yılda dünya çevresinde 425 tur yaptığını belirtir. Bu olağanüstü olay, Hoerbiger’in görüşünü doğrular görünmektedir.
          Beilamy ve Allan putta, uzayın 27.000 yıl önceki durumunun anlatıldığını belirtmekte ve «Puttaki yazılar ileriki kuşaklara olanları anlatacak bir kayıt izlenimini veriyor.» demektedirler. Yüksek değeri olan bu antik esere ‘eski bir tanrı heykeli’ deyip geçemeyiz. Üzerindeki sembollerin anlamları kesin olarak açıklandığı için karşımıza şöyle bir soru çıkar: «Bu astronomi bilgisini, yapı sanatında bile pek geri olan ilkel insanlar mı bir araya getirmişti, yoksa bu bilgi dünya-dışı bir kaynaktan mı gelmişti?» Hangisini kabul edersek edelim, gerek putun, gerekse takvimin üzerinde böylesine karmaşık bir bilgi kütlesinin bulunması, tüyler ürperticidir.
          Tiahuanaco’daki sırlar bunlarla da bitmiyor. Şehir, yerleşme bölgelerinden kilometrelerce uzağa ve 4.000 metre yükseğe kurulmuş, ulaşmak için Cuzco’dan (Peru) yola çıkmak, günlerce demiryolu ve kayıkla yol almak gerekiyor. Şehrin bulunduğu yüksek plato, bilinmeyen bir gezegenin yüzeyini andırıyor. Atmosfer basıncının deniz düzeyindekilerden yarı yarıya az oluşu ve oksijenin de aynı oranda düşük bulunması, insan gücü gerektiren işleri bir işkence haline getiriyor. Ama yerleşmenin kalıntıları bütün bu engellerle alay eder gibi göğe yükseliyor. Elimizde Tiahuanaco ile ilgili gerçek olduğu bilinen bir gelenek yoktur. Bu da bilginlerin, kalıtım yoluyla günümüze gelen tam ve doğru öğretilerine dayanarak, şehrin sakladığı sırları çözmesini engeller. Kalıntıların üzerine, geçmişin esrarengizliği, karanlığı ve bizim bilgisizliğimiz sis gibi çökmüştür...."

Puma Punku ruins, Tiahuanaco, Bolivia


Puma Punku ruins, Tiahuanaco, Bolivia


Gateway of the Sun, Tiahuanaco


Stela 8, Kalasasaya temple, Tiahuanaco


Entrance to Kalasasaya temple, Tiahuanaco, Bolivia


Kalasasaya temple, Tiahuanaco, Bolivia


Sunken temple with the entrance to the Kalasasaya temple in the background


Akapana pyramid, Tiahuanaco ruins, Bolivia






Bir takım araştırmacılar tarafından kesik taş ve bakır ile yapıldığı söylesede bu bölgedeki bilimsel araştırmalar hep geçiktirilmiştir.


Tek parça halindeki mono bloklar metal kancalarla birleştirilmiştir.Tapınağın geri kalan bu büyük taşları birbiri üstüne montaj ile bağlı olduğunu bloklar ile iç içe inşa edilmiştir Bu mühendislik tekniğine iç içe denmektedir.Yapısal tasarım günümüz teknolojisi ile değerlendirildiğinde mükemmel olarak değerlendirilir.



MÖ önce 6.000 yıllarda ata yele gem vurmasını öğrenmiş bir insanoğlu anlatımı için oldukça sıra dışı mimari yapılar dönemin mühendislik alandaki becerisinin bize hiç anlatıldığı gibi olmadığının göstergelerinden bir tanesidir.Bu ve buna benzer yapılar bir çok tarihçi ve arkeolog için görünmemeye devam etsede hala dünya üzerindedir.


Kaynak:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder