28 Ekim 2010 Perşembe

Falcılık ve Gelecekten Haber Verme Aldatmacası

Günümüzde pek çok kişi gelecekten haber vereceğini ve bunu kişilerin fallarına bakarak yapacağını iddia ederek insanları dolandırmakta ve kandırmaktadır. Oysa bir insanın Allah’ın dilemesi dışında gelecek hakkında haber sahibi olması mümkün değildir. Allah sadece ilimde derinleşmiş bazı kullarına gayb haberlerini bildirir. Bunun dışında insanların bir oyun olarak uğraştığı falcılık, astroloji, kehanet bildirmek gibi safsatalar gerçek olması mümkün olmayan, Allah’ın Kuran’da yasakladığı aldatmacalardan ibarettir. 

Tarih boyunca insanlar gelecekte neler olacağını merak etmiş ve bu merakları sayesinde falcılık, kehanetçilik gibi konulara merak sarmışlardır. Kimileri ne zaman evleneceklerini, kimileri ne zaman öleceklerini kimileri de neler yaşayacaklarını öğrenmek için bu yollara başvurmuştur. Fakat bazı insanların bir eğlence ve oyalanma amacıyla ilgilendikleri falcılığı Allah’ın Kuran’da haram kılmıştır. 

Kimi insanlar bu batıl uğraşıların Allah Katında yasaklandığını bilmelerine rağmen bunların zararsız uğraşlar olduğunu iddia ederken, kimileri de insanların bu safiyane düşüncelerinden çıkar sağlamaktadır. Oysa bu batıl arayışların tümü asılsız ve nafiledir. Müminler ”Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir.” (Müminun Suresi, 3) ayetinin hükmü gereği bu batıl inançların hiçbirine itibar etmezler. Allah’a ve yarattığı kadere imanı zayıf olan veya bilgi eksikliği bulunan bazı insanların başvurdukları falcılık, tarot kartları, ruhlarla bağlantı kurduğunu iddia ederek sözde gelecekten bilgi alma gibi yöntemlerin birer aldatmaca olduğunun bilincindedirler. 

Falcılık ve Fal Baktırmak Kuran’da Yasaklanmıştır 

Falcılık çok eski çağlardan beri insanların arasında yaygın olan batıl bir uğraşıdır. İnsanların gelecek hakkında bilgi sahibi olma merakı ve hırsı sebebiyle bir ticaret kapısına dönüştürülen bu boş uğraşı kişiye hiçbir yarar sağlamaz. Fal baktıranlar, çoğu zaman duyduklarından hoşlanmaz veya karşısındakilerin onun hoşuna gideceğini düşündüğü boş vaatler vermesi sebebiyle gereksiz beklentilere girerek, bunların gerçekleşmemesi sonucu isyankar ve öfkeli davranışlarda bulunurlar. Oysa bu tarz batıl inançların hiçbir dayanağı yoktur. 

Allah’ın dilemesi dışında bir insanın gelecek hakkında bilgi sahibi olmasına imkan yoktur. Herhangi kişinin söylediklerinden belki de birinin tevafuken gerçekleşmesi kişinin gelecekten haber aldığının değil, karşısındaki kişinin yaşamında gerçekleşmesi mümkün gözüken olasılıklardan birini seçip, söylemiş olduğu anlamına gelmektedir.

Mezopotamya döneminden bu güne gelen bu batıl felsefe, Allah’ın Kuran’da insanlara yasakladığı ve şeytanın işi olduğunu haber verdiği bir uğraşıdır. Bu gerçek Kuran’da şu şekilde haber verilmiştir: 

“Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur kurtuluşa erersiniz.” (Maide Suresi, 90) 

Yıldızlara Göre Tahmin Yürütme: Astroloji 

Günümüzde en yaygın fal türlerinden bir tanesi de astroloji adı verilen yıldız falıdır. Astroloji, kader inancını reddeden insanların, kararlarının ve yaşayacaklarının kendi ellerinde olduğuna inandıkları batıl bir düşüncedir. (Allah’ı tenzih ederiz.) Gökyüzündeki yıldızların konumuna göre gelecekten haber verme aldatmacasına dayanan bu falın tarihi Sâbiîlere uzanır. Sâbiîler, göğü oniki burca bölmüş, tapındıkları ve heykellerini diktikleri gezegenlerin durumlarına göre, yeryüzünde meydana gelecek olayları bildireceği iddiasıyla yıldızlarla ilgili birtakım hurafeler ortaya atmışlardı. 

Günümüze kadar ulaşan bu sapkın inanç doğrultusunda yıldızların insan üzerinde etkisi bulunduğuna inanmak; gök cisimlerine müstakil bir güç atfedilmesine neden olacağı ve insanları giderek onları ilah edinmeye (Yüce Allah’ı tenzih ederiz) yönelteceği için Kuran ahlakı ile bağdaşmaz. Tüm kainatı yaratan ve kontrolü altında tutan Yüce Allah’tır. İnsana can veren, ruhundan üfleyen ve ona bir kader takdir edendir. 

Kuran’da haber verildiği üzere “... Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.” (Ahzab Suresi, 38) Bu nedenle insanların batıl inanç ve sapkın düşüncelerin peşinde koşmak yerine Allah’ın onlar için yazdığı değişmez kadere tevekkül etmeleri ve geleceğe, Allah’a teslim bir ruhla bakmaları çok daha doğru olacaktır. Samimi bir Müslüman gökteki cisimlerden medet ummak yerine Allah’ın beğeneceği umulan yolu seçer ve kadere teslim olur. Allah’ın emir ve yasakları, hoşnut olduğu ahlak özellikleri Kuran’da apaçık bildirilmişken kuşkusuz astroloji gibi batıl düşüncelerin ne denli akılsızca ve samimiyetsiz olduğu ortadadır. Kuran’da büyük bir yanılgı içinde olan bu kişiler şöyle haber verilmiştir: 

“...Biz bunlara sırf bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz...” (Zümer Suresi, 3) 

“Gaybın anahtarları Allah Katındadır ...” (Enam Suresi, 59) 

Falcılık, kehanetçilik ve bu tarz batıl inançlar bir tür gayb (bilinmeyen) 
bilgisinden haber verme iddiasıdır. Oysa Kuran’da gaybı Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği, peygamberlerin ve kendisine ilim verilen kulların bile sadece Allah’ın dilediği kadarına nail olabilecekleri haber verilmektedir. (Neml Suresi, 65) 

Yalnızca Allah’ın kendilerine özel ilim verdiği kişiler, bu ilim sayesinde Allah’ın izniyle geçmişten ve gelecekten haber verebilmekte, yaşanan olayların iç yüzünü görmekte, bunlardan farklı sonuçlar çıkarabilmektedirler. Örneğin Kuran’da bildirilen ve Hz. Musa’nın kendisine ilminden öğretmesi için tabi olduğu ilim sahibi kişi bunlardan biridir. Hz. Hızır olduğu kabul edilen bu kişi Allah’ın kendisine bildirdiği kadarıyla olayların iç yüzünü, nasıl gelişeceğini bilebilecek bir ilme sahiptir. 

Rabbimiz ancak razı olduğu kullarına gayb bilgilerini vahyeder. Bu gerçek Kuran’da şu şekilde haber verilmiştir: 

“O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.) Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.” (Cin Suresi, 26-27) 

Ayetlerde de bildirildiği üzere Allah’ın seçtiği elçiler dışında hiçbir insanın kendi başına çabalaması ya da ruhlarla bağlantı kurmak için uğraşması o kişiyi gayba dair bir bilgiye ulaştırmaz. Falcılık iddiasında bulunan, haram ve helallere dikkat etmeyen bir kişinin - Allah’ın dilemesi dışında- gaybı bilmesi mümkün değildir. İnsanlar tarafından uydurulmuş New Age gibi batıl hareketlere kapılan insanlar çevrelerinde dikkat çekebilmek veya sivrilebilmek için medyumluk, kahinlik gibi özelliklere sahip oldukları yalanının arkasına saklanırlar. Bu yolla insanları kandırmayı, itibar elde etmeyi, maddi çıkar sağlamayı umarlar. 

Kuran’da Kehanette Bulunmak Yasaklanmıştır 

Gelecekten veya geçmişten haber verebileceklerini iddia eden falcı, kahin gibi kişilerin gaybı bilmeleri mümkün değildir. İman etmeyen cinlerle işbirliği içerisinde olan bu gibi kişiler sadece ayette bildirildiği gibi, ‘zan ve tahminle yalan söylemektedirler.’ Kehanette bulunmak olarak adlandırılan bu uydurmalar, Allah inancı sağlam olmayan bazı kimseler üzerinde etkili olabilmektedir. Allah’ın takdir etmiş olduğu kader dışında hiçbir şeyin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını kavrayamayan bu kişiler kendilerine falcı diyen bazı kimselerden duydukları boş sözler sebebiyle korkar, üzülür, sevinir, kendilerince tedbirler alırlar. Bu sayede komik duruma düşer ve şeytanın oyununa gelirler. Çünkü falcılık ile geleceğe ve geçmişe dair bilgiler edindiğini zannetmek ve bu söylenenlere göre hareket etmek büyük bir sapkınlıktır. 

Cinler Gaybı Bilemezler 

Kimi insanlar cinlerin gaybı bildiğine dair yanlış bir inanışa sahiptir. İnsanlar gibi Allah’ın dilemesi dışında cinlerin gaybı bilmesi de mümkün değildir. Cinlerin gaybe dair söyledikleri, birer zan ve tahminden ibarettir. Çünkü cinler de tıpkı insanlar gibi imtihan olan varlıklardır. İçlerinden iman edenleri olduğu gibi inkarcı cinler de bulunmaktadır. Cinlerle ilgili olarak ayetlerde şöyle bildirilir: 

“Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk. Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur. Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?” (Cin Suresi, 8-10) 

Tıpkı yukarıdaki ayette bahsedildiği gibi kulak hırsızlığı yapmaya çalışarak, üstün melekler topluluğundan gayb haberlerini öğrenmeye çalışan cinlerin varlığı Kuran’ın başka ayetlerinde de haber verilmiştir. Rabbimiz sözü çalmaya çalışan şeytanları ve cinleri bir ateşin izlediğini şu şekilde bildirmiştir: 

“Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir ateş izler.” (Hicr Suresi, 18) 

“Şüphesiz Biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip-donattık. Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk; Ki onlar, Mele'i A'la'ya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar; Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azab vardır. Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir alev' izler (ve yok eder).” (Saffat Suresi, 6-10) 

Cinlerin insanlara gaybtan haber vermelerinin mümkün olmadığının açık bir delili ise Sebe Suresi'nin 14. ayetinde haber verildiği üzere cinlerin Hz. Süleyman’ın vefatından, sonradan haberdar olmalarıdır. Bu gerçek Kuran’da şöyle haber verilmiştir: 

“Böylece onun (Süleyman’ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp-yaşamazlardı.” (Sebe Suresi, 14) 

Müminler Yalnızca Allah’a Tevekkül Eder ve O’ndan Yardım Dilerler 

Allah’ın indirdiği hak dine karşılık, tarih boyunca şeytan insanların kafasını karıştıran batıl inançlar ve akımlar ortaya koymuş ve onları Allah’ın dosdoğru yolundan saptırmaya çalışmıştır. Sözde uğurlu, uğursuz günler, sayılar, renkler, tarihler, batıl düşünceler, takıntılar gibi hurafeler halk arasında en yaygın olanlardandır. 

Bu tarz hurafi inanışlar insanlık tarihi boyunca varolmuş ve bazı kimseler maneviyat arayışlarını bu sapkın düşüncelerle doldurmaya çalışmıştır. Ancak materyalist felsefenin ürünü olan bu inançlar hak din ve Allah’ın kelamı karşısında sabun köpüğünün suda erimesi gibi bir anda yok olacaktır. 

Sonsuz ilim sahibi olan Yüce Rabbimiz, kainattaki tüm varlıkları bir kader ile yaratmıştır. Allah’ın yarattığı kader kusursuzdur. Müminler de, kendileri için bir gayb olan kadere inanırlar ve Allah’ın onu en mükemmel şekilde yarattığını, sonuçta kendileri için en güzel ve hayırlı olanın gerçekleşeceğini bilirler. Nitekim Allah, iman eden kullarına vaatte bulunmuş, onları en güzel sonuç olan cennetle müjdelemiştir. Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmektedir: 

“Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar. Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O’nun va’di yerine gelecektir." (Meryem Suresi, 60-61) 

Allah’ın herşeyi bir kader üzerine yarattığını bilen imanlı bir kimse, şeytanın bir öğretisi olan büyü, falcılık, kehanetçilik, batıl inanç gibi safsatalara inanmaz. Allah’ın onun için en hayırlısını takdir ettiğini bilir ve gelecekten şüphe veya korku duymaz. Zamanı gelince yaşaması gerekeni yaşayacağının, bunlar hakkında bilgisinin olup olmamasının birşeyi değiştirmeyeceğinin şuurundadır. Yüce Allah bu gerçeği Kuran’da şu şekilde haber vermiştir: 

“Her bir haber için 'kararlaştırılmış bir zaman (müstakar)' vardır. Siz de bileceksiniz.” (Enam Suresi, 67) 

De ki: “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilemez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar.” (Neml Suresi, 65) 

Ahir zaman hadislerinde rivayet edildiğine göre Allah'ın haram kıldığı fitneler, adeta bir geçim kaynağı haline gelecek, büyücü ve falcılar insanları sömürerek fayda elde edeceklerdir. Ahir zamanın bu büyük fitnesi, Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde de haber verilmiştir. Bunlardan biri şu şekildedir: “Ahir zamanda ümmetim hakkında en çok endişe duyduğum, yıldızlara (inanmak), kaderi yalanlamak...” (Ramuz el-Ehadis, 1/1540)

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 68. sayı (Şubat 2010) 56. sayfada yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder