28 Ekim 2010 Perşembe

GRIGORIOS'UN GİZLİ MEKTUBUNDAKİ ÎTİRÂF


tuna-han writes "Patrik Grigorios’un Rus çarına gönderdiği ve patrikhânede saklanan bir mektubu vardır. Rusya’nın İstanbul büyükelçisi General İgnatiyef, bu mektubu Grigorios idâm edildikten yıllar sonra Patrik Yermanos’ta görür. Grigorios, bu mektubundan Türk milletinin vasâflarını ve onların hangi hîle ve desîselerle bozulabileceğini yazmıştır. General İgnatiyef de hâtırâtında bu tespitlere iştirâk ettiğini, zâten doğruluğunun da yavaş yavaş ortaya çıktığını yazmaktadır. İşte gelecek nesillere aktarmamız îcâb eden vasıflar:


Patrik Grigorios’un Rus çarına gönderdiği ve patrikhânede saklanan bir mektubu vardır. Rusya’nın İstanbul büyükelçisi General İgnatiyef, bu mektubu Grigorios idâm edildikten yıllar sonra Patrik Yermanos’ta görür. Grigorios, bu mektubundan Türk milletinin vasâflarını ve onların hangi hîle ve desîselerle bozulabileceğini yazmıştır. General İgnatiyef de hâtırâtında bu tespitlere iştirâk ettiğini, zâten doğruluğunun da yavaş yavaş ortaya çıktığını yazmaktadır. İşte gelecek nesillere aktarmamız îcâb eden vasıflar:

“Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler çok sabırlı ve mukâvemetli insanlardır. Gâyet mağrur ve izzet-i nefs sâhibidirler. Bu hasletleri de, dinlerine bağlılıklarından, kadere rızâ göstermelerinden, an'anelerinin kuvvetinden, padişâhlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaatlerinden gelmektedir.

Türkler zekîdirler ve kendilerini müspet yolda sevk ve idâre edecek liderlere sâhip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gâyet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyyetleri, hatta kahramanlık ve şecâat duyguları da an'anelerine olan bağlılıklarından, ahlâklarının salâbetindendir. Türklerde; önce itaat duygularını kırmak ve mânevî bağlarını yok etmek, dînî menfaatlerini zaafa uğratmak îcâb eder. Bunun da en kısa yolu, millî ve mânevî an'anelerine uymayan yabancı fikir ve davranışlara onları alıştırmaktır. Türkler dış yardımı reddederler; haysiyet duyguları buna mânîdir. Eğer geçici bir süre görünürde kuvvet ve kudret verse de Türkler dış yardıma alıştırılmalıdır.

Mâneviyâtları sarsıldığı gün, Türkleri, kendilerinden çok kudretli görünen kalabalık ve hâkim güçler karşısında zafere götüren asil kudretleri sarsılacak ve Türkleri üstün maddi vasıtalarla yıkmak mümkün olacaktır. Bu sebeple, Osmanlı Devleti’ni tasfiye için, sâdece savaş meydanlarındaki zaferler kâfi değildir. Hattâ sâdece bu yolda yürümek, Türklerin haysiyet ve vakârlarını harekete geçireceğinden hakîkatleri anlamalarına da sebep olabilir. Yapılacak iş, Türklere bir şey hissettirmeden, bünyelerindeki bu tahrîbi tamamlamaktır.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder