28 Ekim 2010 Perşembe

Kuran Ahlakına Uymayan Toplumlardaki Yanlış Espri ve Eğlence Anlayışı

Neşe, herkesin çok yakından bildiği güzel bir duygudur. Genel anlamıyla mutlu olmaktan kaynaklanan ve bunun dışarı vurumu olan sevinç ifadesi yani neşe, her insanın yaşamayı şiddetle arzu ettiği bir duygudur. İnsanlar neşelenmek için çeşitli yollara başvururlar. 

Esprili konuşmalar ve çeşitli eğlence türleri de neşelenmek için başvurulan yöntemlerden bazılarıdır. 

Ancak Allah’a iman etmeyen insanlarla müminlerin espri ve eğlence anlayışı birbirinden tamamen farklıdır. İman etmeyenlerin eğlenmek için kullandıkları yöntemlere bakıldığında bu kişilerin basitliğe eğilimli kültürlerine delil oluşturacak pek çok kötü ahlak özelliği dikkati çeker. 

Din ahlakının insana kazandırdığı derin şahsiyetten ve üstün özelliklerden uzak olan insanların espri anlayışları da genel ruh halleri ile bağlantılı olarak gözle görülür bir yüzeysellik taşır. Bu tür insanlar, genellikle basit şeylere güler ve bundan cahilce bir zevk alırlar. Örneğin, bazı insanların acizlikleri, rahatsızlıkları ya da sakatlıkları bu basit kültürü yaşayan kişiler için önemli bir espri ve alay malzemesi olur. Akıl ve irade ile başkalarına hissettirilmeden telafi edilecek, konular ve aklı başında bir insanın asla konusunu yapmayacağı, dile getirmeyeceği acizlikler, bu insanlar için sözde bir espri ve eğlence konusu olabilmekte, onları eğlendirebilmektedir. İlkel bir eğlence anlayışını yansıtan bu esprilere kimi zaman filmlerde, TV programlarında yer verildiği de görülmektedir. Ancak bu tür espriler ve garip eğlence anlayışları bir grubu sözde eğlendirirken konunun muhatabı olan diğer kişileri rahatsız etmekte, bu kişiler için eğlenmekten ziyade bir tür zulme ve aşağılanmaya dönüşebilmektedir. 

Kuran Ahlakına Uymayan Toplumlarda Nefse Zulmeden Espri ve Eğlence Anlayışına Örnekler 

Fiziksel Eksiklikleri Ön Plana Çıkarırlar… 

İnsanların sahip oldukları fiziksel kusurlara gülmek, Kuran ahlakını yaşamayan toplumların yanlış espri ve eğlence anlayışında önemli bir yer tutar. Bu kültür ve anlayışa sahip kimseler, örneğin boy uzunluğu genel ortalamanın çok altında olan bir insan ya da sık rastlanmayan türde fiziksel eksikliği olan bir kimse gördüklerinde, kimi zaman açıkça kimi zaman da sinsi bir gülüş ve aşağılayıcı bakışlarla zihniyetlerini belli ederler. Genel tavırlarında basit bir ruh hali hakimdir bu nedenle bu tür eksiklikleri olan insanların özelliklerini takdir edenin Allah olduğunu, dilerse kendilerini de benzer acizliklerle imtihan edebileceğini düşünemezler. Ayrıca basit bir ruh hali ile bu olayı değerlendirip gülerken, güzel olanla değiştirmedikleri takdirde, bu tavırlarının Allah Katında ve Müslümanların gözünde kötü bir ahlak anlayışı olduğunu da fark edemezler. 

Karşılarındaki Kişiyi Küçük Düşürmeye Yönelik Hareket Ederler 

Bu kişilerin yaptıkları şakalar genelde karşı tarafı onurlandırmaz. Tam aksine esprileri sürekli kendilerini ön plana çıkarmaya, karşı tarafı ise yermeye, eleştirmeye hatta küçük düşürmeye yöneliktir. Müslümanlar ise yaptıkları şakalarda mutlaka karşı tarafın da hoşnutluğunu gözetir, bunu birinci planda tutarlar. Derin bir insaniyet duygusuna sahip oldukları için şakalarında karşı tarafın memnuniyetine önem verir, onu onore eder, en küçük bir hoşnutsuzluk ihtimali hissettiklerinde hemen geri çekilirler. 

Din ahlakının getirdiği asaletten uzak olan basit insanların başka bir özelliği de esprinin dozunu ayarlayamamalarıdır. Bu kişiler karşı tarafın hassas olduğu konularda espri ile üzerine gider ya da yapılan espriyi gereğinden fazla uzatırlar. Bu şekilde onu rahatsız edebilecekleri ihtimalini düşünemez, düşünseler de bunu pek önemsemezler. Çünkü basit insan, aynı zamanda duyarlılıktan da yoksun insandır. İncelikleri fark edemez, ayrıntıları zihninde toparlayamaz, insaniyet göstermekten zevk almaz. 

Alay Ederek Zulmederler 

Kuran ahlakına göre yaşamayan insanların esprilerinde, müminlerin asla başvurmayacağı bir yöntem olan alaycılık da yoğun olarak görülür. Bu insanlar, Allah’ın seçip beğendiği din ahlakını yaşamadıkları için Kuran’dan tamamen uzak bir yapıdadırlar. Bu nedenle de günlük yaşamlarında alaycı tavırlar çok yaygındır. Bu ahlak bozukluğunun altında kibirli olmaları ve güzel ahlakı yaşamamaları yatar. İçlerindeki bu kibir, çeşitli nedenlerden dolayı ve birçok şekilde kendini belli eder. Bulundukları ortamda en üstün kişi olmak istedikleri için başkalarının güzel özelliklerini gördüklerinde onlarla alay ederler. Bu yolla karşılarındaki kişiyi aşağılamayı, insanların gözünde küçük düşürmeyi ve onun moralini bozmayı hedeflerler. Bu kişinin diğer insanların beğenisini ve takdirini kazanmasını istemezler. Allah’ın Kuran’da öğrettiği gerçek sevgiyi, şefkati, merhameti yaşamadıkları için de alay ederek birbirlerini kırmaktan çekinmezler. Bu özelliklere sahip bir kişi; 
  • Karşısındaki kişinin ağzından çıkan yanlış bir kelimeyi, dilinin sürçmesini, yürüyüş şeklini, bir konudaki bilgisizliğini veya fiziğindeki bir kusuru tespit ederek hemen alaycı bir espri ya da gülüşle bunu deşifre eder. 
  • İnsani hataları ve eksiklikleri eğlence konusu haline getirir. Böylece kendisinin daha zeki, daha güzel, daha bilgili kısacası karşı tarafa kıyasla daha üstün olduğunu ispat etmeye çalışır. Oysa bu çok çirkin bir basitliktir. 
    Kuran ahlakını benimseyen bir insan ise, karşı tarafın bir eksiğini ya da kusurunu asla bir espri konusu olarak algılamaz. Tam aksine bunları görmezlikten gelerek onu mahçup etmemeye çalışır. Örneğin basit bir insan, yolda yürürken ayağı takılan ya da düşen birine kahkahalarla güler.
Yardımına koşmak, kendisine bir zarar gelip gelmediğini, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sormak yerine insaniyetsiz tavırlar sergiler, gülmekten konuşamıyormuş gibi yapar. Görmezlikten, duymazlıktan gelebileceği bazı insani acizlikleri deşifre ederek bunlara güler. Örneğin insanlara, onların kusurlu yönlerini vurgulayan isimler takar, lakaplar yakıştırır. Oysa Rabbimiz Hucurat Suresi’nin 11. ayetiyle hem alaycılığı hem de insanları kötü lakaplarla çağırmayı yasaklamıştır: 

“Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi ‘olmadık-kötü lakaplarla’ çağırmayın...” (Hucurat Suresi,11) 

Dini Konularda Uygun Olmayan Üslup Kullanmaktan Rahatsızlık Duymazlar 

Basitlik kültürü içinde yaşayan insanlar, Allah’a karşı saygıya uygun olmayan konuşmaların yapıldığı, dini ve mukaddes değerleri espri konusu haline getiren sohbetlerden rahatsızlık duymazlar. Allah, Peygamberimiz (sav) döneminde yaşayan basit karakterli insanların bu söz konusu çirkin üslubu ne şekilde kullandıklarını bize şöyle haber vermiştir: 

“Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar. Dediler ki: “Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?” Onu yalnızca bir tartışma-konusu olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar ‘tartışmacı ve düşman’ bir kavimdir. O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğulları’na bir örnek kıldık.” (Zuhruf Suresi, 57-59) 

Böyle çirkin konuşmalar yapan insanlar, her dönemde var olmuştur. Din ahlakına muhalif espriler, basit kişiliğe sahip bu kişilerin kalplerinde bir rahatsızlık meydana getirmez. Bazılarında getirse bile, bu rahatsızlık onları o ortamdan ayıracak kadar etkili olmaz. Müminlerin kalpleri ise ancak Allah’ın anılmasından, fıtratları da İslam ahlakının yaşanmasından zevk alacakları şekilde yaratılmıştır. Bu nedenle onlar din ahlakından uzak bir espri üslubunun hakim olduğu ortamdan hemen ayrılırlar. Allah iman edenlerin böyle bir ortamla karşılaştıklarında, oradan ayrılmalarını bir ayetinde şöyle emretmiştir: 

“O, size kitapta: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır.” (Nisa Suresi,140) 

İnsaniyetten Uzak Bir Eğlence Anlayışına Sahiptirler 

Basit insan, çoğu zaman eğlenirken şuuru kapalı bir görüntü sergiler. Örneğin televizyonda sevdiği bir programı izlerken yanındaki bir kişinin acil yardıma ihtiyacı olsa, bir sağlık problemi ile karşılaşsa bununla ilgilenmez. Hatta böyle bir çağrı ya da yardım talebi bu kişiyi kızdırabilir. Çünkü bunun, eğlencesini bozduğunu düşünür. Basit ve insaniyetten uzak olduğu için, seyrettiği bir programın eğlencesini zor durumda olan bir kişiye yardım etmeye tercih eder. Bu nedenle de hiçbir vicdani rahatsızlık duymadan televizyonun başında oturarak eğlenmeyi bekler. Oysa bu şekilde davrandığı için umduğu gibi eğlenip zevk de alması mümkün olmaz. Basit eğlence anlayışı bu insanların seçtikleri ve güldükleri konulara da yansır. Hep aynı esprilerin defalarca tekrar edildiği, bir yenilik getirmeyen, bir insanın zevk alabileceği hiçbir unsur bulunmayan programları, saatlerce izleyerek eğlenmeye çalışırlar. 

Kuşkusuz ki burada kastedilen basitlik, bu insanların televizyon seyretmeleri veya bundan eğlenmeleri değildir. Kastedilen, bu kişilerin yaşadıkları basitlik kültürü içinde gafil ve insaniyetten uzak bir eğlence anlayışı geliştirmiş olmalarıdır. Allah’tan korkan, din ahlakını yaşayan bir Müslümanın şuuru her zaman açıktır. İmanın ve vicdanın kendisine kazandırmış olduğu akıl ile hareket ettiğinden karşısına çıkan farklı durumlara göre çok hızlı geçişler yapabilir. Eğlence de dahil olmak üzere hiçbir şeye kendisini bilinçsizce kilitlemez. Ne yaparsa yapsın kalbinde ve zihninde Allah vardır, vicdanı ve dikkati son derece açıktır. 

Sonuç: Samimiyet ile Basitlik Karıştırılmamalıdır 

Kalbi Allah’ın zikri ile dolu akıllı bir insanın, neşeli olup eğlenmesi etrafındaki insanların da hoşuna gider. Ancak basit insanların güldükleri konular kadar, gülme ve eğlenme yöntemleri de basittir. Bu insanların kahkahaları ve gülme şekilleri çoğu zaman kulağa hiç hoş gelmeyen, rahatsız edici ve hatta insanın duymak istemeyeceği türdendir. 

Gerek espri ve eğlence anlayışında gerekse diğer konularda basitliğin ne olduğunu iyi anlamak son derece önemlidir. Aynı eğlence ortamını paylaşan iki kişiden biri basit bir kültürü yaşarken, diğeri aynı şeyleri yapmasına rağmen böyle olmayabilir. Örneğin doğal neşenin kendine göre bir güzelliği vardır. Basitlikten sakınmak bunları kısıtlamak değildir. Basitlik farklıdır, doğallık gibi samimiyetten değil, şuur kapalılığından, yapılan esprilerin, gülüşlerin itici etkisini fark edememekten, bunlarda itidal gösteremeyip aşırıya kaçmaktan kaynaklanır. Kimi insanlar basitlikten sakınmanın yolunun sahte bir ciddiyet olduğunu sanırlar. Bunun gereğinin de soğuk ve yapmacık gülüşler, sözde kibarlaşmalar olduğunu düşünürler. Oysa hangi kültürde yaşanırsa yaşansın, her durumda basitliğin tek çözümü insanın derin bir Allah korkusu ve sevgisi yaşaması, Kuran ahlakına göre hareket etmesi ve her an her yerde vicdanlı davranmasıdır. Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmuştur: 

“... Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah’ın, O’nun Resulu’nün ve müminlerindir...” (Münafikun Suresi, 8) 

Alaycı esprilerle eğlenen bir kişi o anda bütün bedeninin ve ruhunun sonsuz bir güç tarafından kuşatılmış olduğunu, Allah’ın dilediği an kendisini cezalandırabileceğini, o anda canını alabileceğini düşünmediği için böyle büyük bir basitlik yapar. Çünkü sonsuz güç sahibi Rabbimiz’in huzurunda olduğunu bilen bir insanın, kalbinde hissettiği saygı dolu korku nedeniyle alaycı olabilmesi asla mümkün değildir. 

Basitlik kültürünün hakim olduğu eğlence ortamları, samimi iman sahibi bir kişinin İslam’ı koruma ve sahiplenme duygularını harekete geçirir. Böyle bir kişi bulunduğu sohbetlerde Allah ve din ahlakı hakkında saygıya uygun olmayan konuşmalar yapılmasına asla izin vermez. Allah’a olan sevgisi, saygısı ve bağlılığı nedeniyle din ahlakına muhalif olan konuşmalara karşı dikkati çok açık olur. İmani değerlerin aleyhinde yapılan ima ve yorumlar hemen dikkatini çeker ve bu tip konuşmalarla muhatap olmaz. 

“‘Boş ve yararsız olan sözü’ işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: “Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz” derler.” (Kasas Suresi, 55) 

Yüce Allah’ın Apaçık Varlığı Müminler İçin Başlı Başına Bir Sevinç Kaynağıdır 

Rabbimiz’in büyüklüğü, O’nun her an her şeyi kuşatması, tüm olayların, tüm insanların yalnızca O’nun dilemesiyle ve kontrolüyle hayat bulması müminlere büyük bir huzur ve neşe verir. Çünkü bu bilgiye sahip olan mümin karşısına çıkan her olayın yalnızca Allah’ın dilemesiyle gerçekleştiğini, O’nun kaderde yarattığı her şeyin de mutlaka kendisi için en hayırlısı olacağını, kendisine Allah’tan başka kimsenin bir zarar ya da fayda dokunduramayacağını, en zor anlarında daima Allah’ın tek dostu ve yardımcısı olduğunu bilir. Bu yüzden de hiçbir olay mümini üzmez, endişelendirmez. 

Müminler son derece sosyal ve neşeli insanlardır. İman neşesiyle dolu ortamlarda bulunmayı çok severler. Çünkü bu tür ortamlar onların cenneti hatırlamalarına vesile olur. Müminler, neşelenmelerinin nedeninin Yüce Allah’ın Mudhik (Güldüren) sıfatının üzerlerindeki tecellisi olduğunu ve bulundukları güzel ortamı yaratanın Allah olduğu bilirler. Bu ise şükretmelerine dolayısı ile Rabbimiz’e olan yakınlıklarının daha da artmasına vesile olur ve onları yine neşelendirir.

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 72. sayı (Haziran 2010) 22. sayfada yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder