28 Ekim 2010 Perşembe

Hz. Yusuf (a.s.) Kıssasından Hikmetler

“Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” (Yusuf Suresi, 7) 

Kuran’da bildirilen peygamber kıssalarının hikmetlerinden biri, bu kıssalardaki ayetlerin sadece indirildikleri zamana ait olayları anlatmamaları, ayetlerin tüm zamanlar için insanlara dersler vermeleridir. Kuran’da detaylı olarak bildirilen “Hz. Yusuf (a.s.) Kıssası” da bu doğrultuda çeşitli hikmetler ve anlamlar taşımaktadır. 

Hz. Yusuf (a.s.), hayatı ve mücadelesi hakkında Kuran’da en detaylı bilgilerin verildiği peygamberlerden biridir. Hz. Yusuf (a.s.)‘ın ve babası Hz. Yakub (a.s.)‘ın yaşadığı olaylar, Kuran’ın Yusuf Suresi’nde anlatılır ve bu surenin hemen başında bildirildiği gibi “en güzel kıssalardan” biridir. 

Hz. Yusuf (a.s.), küçük yaşta iken kendisini kıskanan kardeşleri tarafından bir kuyuya atılmış, daha sonra köle olarak satılmış, ardından uğradığı bir iftira nedeniyle uzun yıllar hapiste kalmış, yıllar boyu bu gibi zorluklarla denenmiştir. Ardından Allah, onu tüm bu sıkıntılardan kurtararak kendisine güç ve iktidar vermiştir. 

Hz. Yusuf (a.s.)‘un tüm bu olaylar sırasında gösterdiği büyük sabır ve tevekkülü, etrafındaki her insanın dikkatini çeken güzel ahlakı ve güvenilirliği ve kendisine tuzak kuranlara karşı aldığı akılcı önlemler müminler için büyük hikmetler ve örnekler taşımaktadır. 

Hz. Yusuf (a.s.)’un Çocukluğunda Gördüğü Rüya ve Hikmeti 

Kuran’da haber verildiği üzere Hz. Yusuf (a.s.) çocukken bir rüya görmüş ve bu rüyanın yorumunu babası Hz. Yakup (a.s.)’a sormuştur. Rüyayı dinleyen Hz. Yakup (a.s.) ona rüyasının anlamını haber vermiştir. Hz. Yusuf (a.s.)’ı kardeşlerine karşı tedbirli olması ve rüyasını onlara anlatmaması konusunda uyarmıştır. Bu olay Kuran’da şu şekilde bildirilmiştir: 

“Hani Yusuf babasına: “Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş’i ve Ay’ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti. (Babası) Demişti ki: “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır. Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Yusuf Suresi, 4-6) 

Hz. Yakup (a.s.) ilim sahibi, ferasetli mübarek bir insandır. Dolayısıyla diğer oğullarının karakterlerini iyi tahlil etmiş ve Hz. Yusuf (a.s.)’a karşı duydukları kıskançlığı fark etmiştir. Onları iyi tanıdığı için Hz. Yusuf (a.s.)’a tuzak kurabilme ihtimalleri olduğunu anlamış, bu sebeple Hz. Yusuf (a.s.)’a gördüğü rüyayı kardeşlerine anlatmamasını söylemiştir. Şeytanın insanın en büyük düşmanı olduğuna dikkat çekmiş ve Hz. Yusuf (a.s.)‘a her zaman şeytanın tuzaklarına karşı temkinli olmasını öğütlemiştir. 

Bu kıssadan çıkarılacak en önemli derslerden biri Müslümanların, fitne çıkarmaya müsait, din ahlakını tam yaşamayan, zayıf kişilikli ve tekin olmayan kişiler karşısında son derece dikkatli ve tedbirli olmaları gerektiğidir. Müminlerin nimete kavuşmaları, gelişmeleri, güçlenmeleri, iyi bir konuma gelmeleri samimi iman sahiplerini çok sevindirir, fakat kalbinde hastalık olan, münafık karakterli insanları çok rahatsız eder. Bu tür kişiler, din ahlakının ve müminlerin menfaatini istemeyecekleri için onların gelişmelerini engellemek ister ve hatta bunu yapabilmek için müminlere düşman olan kişilerle işbirliği dahi yaparlar. Münafık karakterli kişilerin bu durumunu Allah bir ayetinde şöyle haber vermiştir: 

“Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: “Biz önceden tedbirimizi almıştık” derler ve sevinç içinde dönüp giderler.” (Tevbe Suresi, 50) 

Kıskançlığın İnsanı Düşürdüğü Gaflet Hali 

Hz. Yusuf (a.s.) kıssasının devamında, Hz. Yakup (a.s.)’ın oğlunu uyarmakta ne kadar haklı olduğu görülmektedir. Hz. Yusuf (a.s.)’ın kardeşlerinin içlerindeki kıskançlık öylesine şiddetlidir ki, onları Hz. Yusuf (a.s.)‘a tuzak kurmaya kadar götürmüştür. Bu da Hz. Yusuf (a.s.)‘ın kardeşlerinin İslam ahlakından uzak olduklarının ve mümin karakteri sergilemediklerinin bir diğer göstergesidir. Onların kurdukları bu tuzak ve Hz. Yusuf (a.s.)’a yaptıkları Kuran’da şöyle bildirilir: 

“Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir. Öldürün Yusuf’u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.” (Yusuf Suresi, 8-9) 

Ayetlerden anlaşıldığı üzere Hz. Yusuf (a.s.)’ın kardeşleri din ahlakına uymadıkları için son derece cahilce bir mantık güderek, babalarının Hz. Yusuf (a.s.)’a olan sevgisini kıskanmış ve sadece kendilerine yönelik bir sevgi istedikleri için ona zarar vermeyi planlamışlardır. 

Oysaki Kuran ahlakına göre müminlerin birbirlerine olan sevgilerindeki tek ölçü takvadır. Kim takvaca üstünse, kim Allah’ın sınırlarını korumak konusunda en çok titizleniyorsa, kim en güzel ahlaklı ise ve Allah’ı aşkla seviyor ve anıyorsa müminler doğal olarak o kişilere karşı kalben bir yakınlık duyarlar. Din ahlakında sevgi anlayışı bu şekildedir. Hz. Yakup (a.s.) da oğullarına karşı sevgi yöneltirken bunu ölçü almıştır. 

Fakat Hz. Yusuf (a.s.)‘ın kardeşleri bu gerçeği anlayabilecek bir akla ve ferasete sahip olmadıkları için, babalarının Hz. Yusuf (a.s.)‘a ve kardeşine olan sevgisini de anlayamamışlardır. Bu da onların Hz. Yusuf (a.s.)‘ı kıskanarak öldürmek istemelerine neden olmuştur. 

Bu kıssada gördüğümüz gibi din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda zararsız olarak tasvir edilen kıskançlık, insanların aklının ve düşünme yetisinin zarar görmesine yol açan, onu şeytanın etkisi altına alan ve din ahlakına uygun olmayan davranışlara yöneltebilecek, kaçınılması gereken bir özelliktir. İnsanlara sahip oldukları tüm özellikleri ve nimetleri Yüce Allah vermiştir. Mülkün sahibi O’dur. Allah’ın başka bir kuluna verdiği nimet sebebiyle kıskançlığa kapılmak son derece çirkin bir davranıştır. Unutulmamalıdır ki kendisini Hz. Adem (a.s.)‘dan üstün gördüğü için ona secde etmeyen ve Yüce Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılan şeytanı böyle bir kötülüğe iten de kıskançlığıdır. Allah insanın nefsinin kıskançlığa eğilimli olarak yaratıldığını bildirmiştir. Bu, Rabbimiz’in bir imtihanıdır. Yüce Allah’tan korkan tüm müminlerin şiddetle kıskançlıktan sakınması gerekir. Bir ayette bu gerçek, şöyle bildirilmiştir: 

“…Nefisler ise ‘kıskançlığa ve bencil tutkulara’ hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” (Nisa Suresi, 128) 

Hz. Yusuf (a.s.)’ın Kardeşlerinin Oyunu ve Hz. Yakup (a.s.)’ın Örnek Tavrı 

Kardeşleri Hz. Yusuf (a.s.)’ı kuyuya atmışlar ve daha sonra ağlar vaziyette babaları Hz. Yakup (a.s.)’ın yanına gelerek, onu kurdun yediğini iddia etmişlerdir. (Yusuf Suresi, 16-17) Allah’ın seçkin kıldığı kullarından biri olan Hz. Yakup (a.s.)’ın ferasetini bildikleri için, onun kendilerine kolay kolay inanmayacağını düşünerek bir de sahte delil getirmişlerdir. Hz. Yusuf (a.s.)‘ın gömleğini üzerine kan sürerek babalarına göstermişler, onun gerçekten öldüğü izlenimini vermeye çalışmışlardır. 

Bu davranışları, Müslümanlara karşı tuzak kuran insanların, sahte deliller üreterek komplo hazırlayabileceklerine dair de bir işarettir. Bu yönteme karşı sakınmak, bilinçli olmak ve “Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu ‘etraflıca araştırın...” (Hucurat Suresi, 6) hükmü gereğince, öne sürülen sözde delili iyice incelemek gerekmektedir. 

Salih bir Müslüman olan Hz. Yakup (a.s.) da sahte delil getiren oğullarına inanmamış, onların oyunlarını fark etmiş ve bunun onlar tarafından düzülüp uydurulmuş bir yalan olduğunu açıkça ifade etmiştir. Bu durum, Kuran’da şöyle bildirilmiştir: 

“Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. “Hayır” dedi. “Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş...” (Yusuf Suresi, 18) 

Ayette bildirildiği üzere Hz. Yakup (a.s.), oğullarına, “Nefsiniz sizi yanıltıp böyle bir işe sürüklemiş” derken, insanın nefsine uyduğu takdirde çok kötü işler işleyebileceğine, nefsin insanı yanıltabileceğine ve tüm bu kötülüklerin nefse uymaktan kaynaklandığına dikkat çekmiştir. 

Bu kıssada en dikkat çeken hususlardan biri de, Hz. Yakup (a.s.)’ın tevekkülüdür. Bu davranış, müminlerin her koşulda yalnızca Allah’a güvenip, sabretmeleri gerektiğini gösteren önemli bir örnektir. Çünkü görüldüğü üzere aslında Hz. Yakup (a.s.), oğullarının Hz. Yusuf (a.s.)‘a bir tuzak kurduklarının farkındadır. Fakat kendisi son derece itidalli ve sabırlı davranarak, yardımı Allah’tan istemektedir. 

Kuran’da Hz. Yakup (a.s.)‘ın zalimce davranan oğullarına söylediği bildirilen şu söz, kendisinin salih, kamil ve mübarek bir insan olduğunu ve müminlerin bu tarz durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini bir kez daha göstermektedir: 

“...Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah’tır.” (Yusuf Suresi, 18) 

Olaylar Karşısında Kin ve Nefret Duymamak 

Hz. Yusuf (a.s.), Mısır’da iktidar sahibi kılındıktan sonra kardeşleriyle karşılaşmış ve bir süre sonra, kardeşleri onu tanımışlardır. Bu durum, ayetlerde şöyle haber verilmektedir: 

“(Yusuf) Dedi ki: “Sizler, cahiller iken Yusuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?” “Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?” dediler. “Ben Yusuf’um” dedi. “Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz.” Dediler ki: “Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik.” (Yusuf Suresi, 89-91) 

Ayetteki ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, Hz. Yusuf (a.s.)‘ın kardeşleri, o anda geçmişte Hz. Yusuf (a.s.)‘a karşı yaptıklarının bir nevi muhasebesini yapıp, pişman olduklarını ve hata ettiklerini belirtmişlerdir. Allah’ın Hz. Yusuf (a.s.)‘ı seçtiğini kabul etmişlerdir. Burada önemli bir gerçek vurgulanmaktadır: 

Seçmek Allah’a aittir. Bu gerçek, Kuran’da “Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir...” (Kasas Suresi, 68) ayetiyle de bildirilmektedir. 

Kuran’da Hz. Yusuf (a.s.)‘ın, kardeşlerine şu cevabı verdiği bildirilmiştir: 

“Dedi ki: “Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir.” (Yusuf Suresi, 92) 

Ayetten anlaşıldığı üzere Hz. Yusuf (a.s.) istediği takdirde kardeşlerine ceza verebilecek bir güce sahip olmasına rağmen onları affetmiş, kardeşleri için Allah’tan bağışlanma dilemiş, onlara Allah’ın merhametlilerin en merhametlisi olduğunu hatırlatmıştır. 

Ayrıca bir diğer ayette bildirildiği üzere Hz. Yusuf (a.s.); “…Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O’dur.” (Yusuf Suresi, 100) ifadesini kullanarak gerçekte kardeşleriyle aralarını bozanın şeytan olduğunu, kardeşlerinin şeytana uyarak hareket ettiklerini vurgulamıştır. 

Hz. Yusuf (a.s.)‘ın bu tavrı, tüm müminler için çok önemli bir örnektir. 

Müminler, Hz. Yusuf (a.s.)‘ın ahlakında görüldüğü gibi, kişisel haklar peşinde koşmaz, Allah’ı razı edecek ahlakın, bağışlayıcı ve affedici bir tavır olduğunu bilirler. “Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam’a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir.” (Araf Suresi, 199) ayetine uygun olarak, kötülükleri affeder ve kötülüğe iyilikle karşılık vererek üstün bir ahlak gösterirler. 

Hz. Yusuf (a.s.)’ın Duası 

Hz. Yusuf (a.s.), Allah’a samimi iman etmiş, O’na gönülden bağlı, O’nu veli edinen ve hep Allah’ı zikreden, O’na sürekli şükreden bir kuldur. Bu gerçek Kuran’da, Hz. Yusuf (a.s.)‘ın söylediği bildirilen şu sözleriyle haber verilmiştir: 

“Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat.” (Yusuf Suresi, 101) 

Hz. Yusuf (a.s.)’ın ayette haber verilen bu duası, onun samimi imanının ve Allah korkusunun bir ifadesidir. Hz. Yusuf (a.s.) Allah’ın seçtiği ve yerini üstün tuttuğu bir peygamber olmasına rağmen, son anına kadar imtihan olduğunu bilmekte ve canının Müslüman olarak alınması için dua etmektedir. Allah’tan samimi bir şekilde korkmakta ve O’na ihtiyaç içinde dua etmektedir. Bu dua, tüm müminlerin örnek alması gereken üstün bir ahlakın sonucudur. 

Sonuç: 

Hz. Yusuf (a.s.)‘ın samimi duasının bildirilmesinin ardından, Yusuf Kıssası aşağıdaki ayetle sona erer: 

“Bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf’un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.” (Yusuf Suresi, 102) 

İnsan, Allah’ın karşısına çıkardığı her detay hakkında iyi düşünmelidir. Herşey bir sebep ile yaratılır. Kuyuya atılan, ardından köle olarak ucuz bir fiyata satılan, çirkin bir iftiraya uğrayan, sonra suçsuz yere zindana atılan, zindanda da yıllar boyu kalan Hz. Yusuf (a.s.)‘ın sabrını, kararlılığını ve Allah’tan asla ümit kesmeyen üstün imanını düşünmeli ve ona göre kendisini gereksiz yılgınlıklardan ve ümitsizliklerden kurtarmalıdır. Zahiren son derece zor olaylarla karşılaşan Hz. Yusuf (a.s.)’ı Allah’ın kurtardığı ve büyük bir nimete kavuşturduğu düşünülmelidir. 

Allah Kuran’daki peygamber kıssalarıyla kullarına önemli hikmetler öğretmekte, hem de geçmişteki peygamberleri tanıyarak onları kendimize örnek almamızı sağlamaktadır. Peygamber kıssaları üzerinde derin şekilde tefekkür ederek,; onların içinde bulundukları ortam ve gösterdikleri örnek tavırlar üzerinde düşünerek peygamberleri tanıyabilir ve onların üstün maneviyat, akıl ve ihlasından istifade edebiliriz. Allah seçkin kıldığı bu samimi kullarını Kuran’da şu şekilde övmektedir: 

“Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirdiklerinden yücedir. Gönderilmiş (peygamber)lere selam olsun. Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.” (Saffat Suresi, 180-182) 

Kesin bir gerçektir ki yaşadığımız her olay, Allah Katında en hayırlı ve en güzel şekilde yaratılmış, yaşanmış ve bitmiştir. Unutmamalıyız ki alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, herşeye kadirdir ve kendisine iman edip samimi bir şekilde bağlanan, dinine hizmet etmek için ihlasla çalışan kullarının daima yardımcısıdır. Yüce Allah müminlere hiç tahmin edemeyecekleri yerden yine hiç tahmin edemeyecekleri nimetler verir, hesaba katmadıkları yönden onlara yardım eder. İnsanın Allah’a karşı vazifesi, bu gerçeğe samimi olarak iman etmek ve buna göre yaşamaktır. 

Kuran; Allah’ın insanlara rehber olarak indirdiği, içinde en doğru açıklamaların yer aldığı, insanlara müjdeler veren, onları uyarıp korkutan ve onlara Allah’tan bir rahmet olan tek “Hak Kitap”tır. Dolayısıyla insanların öncelikli olarak okumaları ve öğrenmeleri gereken kitap Kuran’dır. 

Kuran’da haber verilen diğer kıssalarda olduğu gibi Hz. Yusuf (a.s.) kıssasında da Müslümanların ders alacakları pek çok güzel ahlak özelliğinden bahsedilmiştir. Bu nedenle her mümin bu kıssayı okumalı, ondaki hikmetleri anlamalıdır.

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 68. sayı (Şubat 2010) 30. sayfada yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder